
Ancak ne yazık ki bu konforun her zaman güvenli bir zemine oturmadığını gösteren tatsız örneklerle karşılaşmak mümkün.
Son dönemde, bazı tüketiciler internet üzerinden yaptıkları alışverişlerde geciken teslimatlar, yapılamayan iadeler ve iletişimsiz kalan müşteri hizmetleri gibi ciddi mağduriyetler yaşadılar. Ürün gelmediği gibi, ödeme yapılan meblağlar da uzun süre iade edilmedi. Bu gibi durumlar, çevrim içi alışverişin bazen düşündüğümüz kadar sorunsuz olmayabileceğini açıkça ortaya koyuyor.
Peki biz ne yapmalıyız?
İlk ve en önemli kural: Bilinmeyen ya da çok sayıda olumsuz yorumu olan sitelerden alışveriş yapmamalıyız. Sipariş vermeden önce, internet üzerinde o site hakkında yazılan yorumları, kullanıcı değerlendirmelerini ve şikâyet platformlarını mutlaka kontrol etmeliyiz. Güven, özellikle yüksek tutarlı alışverişlerde hayati bir öneme sahiptir.
Özellikle zamanla sınırlı ihtiyaçlarda – örneğin yeni doğacak bir bebek için alınacak bir ürün söz konusuysa – alışverişin daha planlı ve dikkatli yapılması gerekir. Bir ürünün birkaç ay sonra teslim edilmesiyle, o ürünün ihtiyacı çoktan geçmiş olabilir. Zira eksik gelen bir tişört telafi edilebilir ama doğumdan sonra gelmeyen bir puset, sadece maddi değil, günlük hayat akışımızı da ciddi şekilde aksatabilir.
Bu tür riskleri en aza indirmenin bir diğer yolu ise çevrim içi alışverişe alternatifleri değerlendirmek. Belki birkaç kilometre uzaklıktaki bir fiziksel mağaza, ürünü yerinde görerek ve anında teslim alarak tüm bu sorunların önüne geçebilir. Üstelik yaşanabilecek herhangi bir sorunda, yüz yüze iletişim kurmak her zaman daha etkilidir.
Online alışveriş, çağımızın sunduğu büyük kolaylıklardan biri. Ancak bu kolaylık, gerekli önlemler alınmadığında ciddi mağduriyetlere de yol açabilir. Önemli olan, güvenli alışverişin ilk adımı olan “ön araştırmayı” atlamamaktır. Alışveriş yapmadan önce bir adım geri çekilip düşünmek, sadece cüzdanımızı değil, huzurumuzu da korur.