
Bu durum, sivillere yönelik baskının sona ermediğini ve insani krizin derinleştiğini bir kez daha gösterdi. Uluslararası hukuk uzmanları saldırıları ateşkes ruhunun açık ihlali olarak değerlendirirken, Avrupa kamuoyunda da tepkiler giderek artıyor.
Böylesi bir atmosferde, İsviçre siyasetinde İsrail–Filistin meselesindeki net tutumuyla tanınan Geri Müller yeniden dikkat çekiyor. 2003–2015 yıllarında Ulusal Konsey üyeliği ve ardından Baden Belediye Başkanlığı yapan Müller, insan hakları ve Orta Doğu politikalarına odaklanan çizgisiyle öne çıkıyor. İsviçre–Filistin Derneği başkanı ve parlamentodaki Filistin Dostluk Grubu’nun aktif bir üyesi olarak, uzun yıllardır İsrail’in askeri politikalarına yönelik eleştirileriyle bilinen Müller ile Gazze’deki güncel gelişmeler karşısında da açık tavrını sürdürüyor.
Bu röportajda, Müller’in İsrail–Filistin meselesine dair birikimini ve bugünkü krize ilişkin değerlendirmelerini konuştuk.
Röportaj: Ferah Koçak Erdoğan
Sayın Müller, İsrail devletinin Filistin toprakları üzerinde nasıl kurulduğu hakkında bize kısa bir bilgi verebilir misiniz?
Esas olarak İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ve ardından Balfour'un hırsızlığıyla (Jaffa'dan Hayfa'ya kadar olan sahil şeridini, Hindistan'dan çaldığı malları İngiltere'ye güvenli bir şekilde ulaştırmak için istiyordu). Osmanlılar da 1. Dünya Savaşı'nı kaybettikleri için Levant'ın koruması ortadan kalktı ve İngiltere Levant'ı kolonileştirdi. 1922'den itibaren İngilizler Filistin köylerini boşalttı ve soydu. İngiltere, “Araplardan” daha çok güvendikleri için İngiliz Yahudilerini Filistin'e gönderdi. Ben Gurion, 1910'larda Filistin'i ziyaret etmiş ve Filistinli Haredi Yahudilerini hor görmüştü. Bu nedenle, özellikle Doğu Avrupalı Yahudileri aradı. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, birçok Avrupa ülkesi Avrupalı Yahudileri Filistin'e gönderdi.

Size göre, İsrail'in kısa süre içinde güçlü bir ordu ve uluslararası destek oluşturabilmesinin ana sebepleri nelerdir?
İngiltere, 1922'den itibaren Yahudilere giderek daha fazla güç verdi. 1920'lerin sonunda İngiltere'nin Levant'a olan ilgisi azaldığında, güçlerini adım adım Yahudilere devretti. Siyonistler İngiliz silahlarını miras aldılar ve en az iki terör örgütü, Irgun ve Haganah'ı kurdular. Bu gruplar, köyleri yıkmayı ve insanları kovmayı çabucak öğrendi.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Küçük BM (çoğunlukla sömürgecilerden oluşan, yaklaşık 40 ülke) sözde 2 devletli çözümü kabul etti. Bölge İsrail'e çok elverişli bir şekilde bölündü (İsrailliler %25 oranında %60 oranında toprak aldı!
Batılı ülkeler ve ABD’nin İsrail'e verdiği destek, bölgedeki dengeyi nasıl değiştirdi?
ABD için İsrail, petrol ve gazla çevrili bir bölgenin tam ortasında bir ada ve bu nedenle de “bir bekçi köpeği” işlevi gördü. İngilizlerse “Arapları” tanımıyor ve onlara güvenmiyorlardı. Bu sebeple tam destek verdiler.
Gazze’deki sivil kayıplara Uluslararası toplumun tepkisi sizce yeterli mi?
Hangi tepki? Soykırım uygulamak veya buna göz yummak için hiçbir gerekçe yok. Bu nedenle Roma Statüsü ve Cenevre Sözleşmeleri çerçevesinde net bir müdahale beklerim. Güney Afrika’nın girişimi bunun bir örneğidir.

Gazze’de iki yıldır yaşanan insani durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tam anlamıyla felaket! Daha önce benzeri görülmemiş bir durum yaşanıyor. İki yıldır açıkça ilan edilmiş bir soykırım var. Yemen ve İran dışında yaşanan bu soykırıma neredeyse tüm dünya seyirci kalıyor.
BM ve uluslararası mahkemeler İsrail'in eylemlerini insan hakları ihlali olarak tanımlıyor. Uluslararası yaptırımların uygulanmaması ne anlama geliyor?
BM'nin bir sorunu var: Güvenlik Konseyi. Konseyin başında üç sömürgeci güç ve iki BRICS temsilcisi var.. Bu durumda kim kazanacak? Ayrıca, adli süreçler çok uzun sürüyor bunu da göz ardı etmemek gerek.
Avrupa’nın bir çok noktasında Filistin için destek mitingleri düzenlendi, sizce bu gösteriler karar vericiler üzerinde gerçekten bir baskı oluşturdu mu?
Kısmen evet, diye düşünüyorum. Bu baskı durumu, bir ülkenin ve o ülkenin hükümetinin ABD’ye ne kadar bağımlı olduğuna göre de değişiyor.
Filistin halkının geleceği ve özgürlüğü konusunda umutlu musunuz?
Evet umutluyum, şu nedenlerden dolayı:
İsrail'in sonu yaklaşıyor: On binlerce, özellikle iyi eğitimli İsrailli, tüm bu savaşlar ve hükümetin veya diğer ülkelerdeki iş ortaklarının düşmanca tavırlarından bıkıp, kesin olarak ülkeyi terk etti.
Tüm kıtalardaki bazı önemli ülkeler İsrail'i ebedi bir savaş çığırtkanı olarak görüyor ve ondan bıkmış durumda.
Filistinliler “sumud” (direnç, sebat) kavramını iyi bilir; bu da onları güçlü kılar.







