
İşte o zaman anlarız ki bizi gerçekten ileriye taşıyan şey, dış koşullar değil, içimizdeki görünmez kudrettir: İrade. İrade, bir geminin pusulası gibi, fırtınalı denizlerde bile rotamızı korumamıza yardım eder.
Hayat bazen bizi hiç beklemediğimiz yollara çıkarır…
Mindfulness, yani bilinçli farkındalık, bu iradeyi güçlendiren bir dost gibidir. Zihnimiz çoğu zaman geçmişin pişmanlıkları ya da geleceğin kaygılarıyla meşgulken, bilinçli farkındalık bizi şimdiki ana davet eder. Bir bardak çayı gerçekten hissederek içmek, yürürken toprağın ayaklarımızın altında bıraktığı izlere dikkat etmek ya da konuşurken karşımızdakini tüm kalbimizle dinlemek… İşte bu küçük farkındalık anları, zihnimizi sakinleştirir ve irade gücümüze yeni bir nefes kazandırır. Çünkü irade, dağınık bir zihinle değil, odaklanmış bir bilinçle büyür.
İrade gücü, büyük hayallerin peşinden koşarken değil, küçük alışkanlıkları sürdürürken kendini belli eder. Sabah erken kalkmayı başarmak, her gün beş dakika nefese odaklanmak, sosyal medyada kaybolmadan telefonu kenara bırakabilmek… Bunlar basit görünebilir ama hayatın disiplinini bu küçük taşlar örer. Ve insan, küçük zaferleri kazandıkça, kendi gücüne daha çok inanır.
İsviçre’de yaşayan Türkler için irade gücü, entegrasyonun en sessiz ama en etkili yardımcısıdır. Çünkü yeni bir ülkede yol almak yalnızca dil öğrenmek ya da iş bulmakla sınırlı değildir; aynı zamanda kendi iç dünyamızı dengede tutmayı gerektirir. Bazen bir sınavı geçmek, bazen işte kendini kanıtlamak, bazen de sadece yalnızlık duygusuna yenilmemek… Bunların her biri güçlü bir iradenin eseridir.
Unutmamak gerekir ki, irade bir kez kazanıldığında hayatın her alanına ışık tutar. Doğru meslek seçiminden sağlıklı yaşama, ilişkilerde denge kurmaktan topluma uyuma kadar pek çok noktada bize yol gösterir. İnsan iradesini güçlendirdikçe, dışarıdan gelen olumsuz seslere kulak asmaz; kendi iç pusulasıyla ilerler. Ve işte o zaman, yabancı bir ülkede “sadece yaşayan” değil, gerçekten “var olan” bir birey haline gelir.
Sevgiyle…