
Ve çoğu zaman, o kahvaltı bile bir ekran eşliğinde oluyor. Birlikteyiz, ama bağlı değiliz. Yan yanayız, ama temas etmiyoruz.
Peki soralım kendimize, gerçekten…
Çocuklarımızı kim büyütüyor?
Biz mi? Yoksa biz yokken onların zihinlerini şekillendiren dijital dünya mı?
Birlikteyiz Ama Uzak: Yeni Çağın Görünmez Uçurumu
Çocuklar göz temasıyla büyür. Ses tonuyla, dokunuşla, sevgiyle.
Ama bugünün çocukları ekranlara, çizgi filmlere, içerik üreticilerine, algoritmalara emanet.
Onlara “iyi niyetle” sunduğumuz ekranlar, bir süre sonra onların duygusal rehberi haline geliyor. Bizim yerimize konuşan, bizim yerimize örnek olan bir şey hâline.
Bu bir suçlama değil. Bu bir farkındalık çağrısı. Çünkü bu kopuşun nedenini anlamadan, hiçbir yere varamayız.
Çoğumuzun çocukluğunda, göz göze bakılan sessiz akşamlar vardı.
Kokusu unutulmayan yemekler, yürüyüşler, oturup dertleşmeler…
Şimdi her şey hızla geçip gidiyor.
Ama çocukluk, geçip gitmiyor.
Çocukluk, insanın içinde bir ömür kalıyor.
Ve biz eğer bugün çocuklarımızın duygusal dünyasında yer alamazsak, yarın orada başka şeyler yer alacak.
Bilinçli olalım ya da olmayalım, çocuklarımız her an bir şeyden etkileniyor.
Ve bizden çok, bizim olmadığımız anlardan etkileniyorlar
Dönüşüm Nerede Başlar?
Bütünsel dönüşüm dışsal koşulları düzeltmekle değil, içsel teması hatırlamakla başlar.
Bir çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey, yargısız bir varlık alanıdır.
Orada rahatça hissedebilir, söyleyebilir, ağlayabilir, susabilir.
Ve o alan, sadece biz kendi içimizle barıştığımızda doğar.
Bir ebeveyn olarak kendi iç çocuğumuzla bağlantımız kopuksa, istemeden çocuklarımızla da kopuk oluruz.
Kendi duygularımıza kapalıysak, onların duygularını da duyamayız.
O yüzden önce kendi içimizde bir “yuva” kurmamız gerekir.
Ki biz o yuvadan bakabilelim, sevebilelim, büyütebilelim.
Her Gün Uygulanabilecek Bütünsel Bağlantı Ritüeli
5 dakika – derin bağ kurmak için yeterli
Zaman: Günün sonunda, herkesin biraz yavaşladığı bir an
Yer: Sessiz, sadece sizin olduğunuz bir alan
Yöntem: Kalpten kalbe, sözcüklerin bile ötesinde bir temas
-Göz göze gelin.
Sadece bir dakika boyunca, hiçbir şey söylemeden birbirinizin gözlerine bakın.
Gözlerde bir dünya vardır, söze gerek kalmaz.
Bu sessizlikte, çok şey duyulur.
-Sade bir soru sorun:
“Bugün ne seni mutlu etti?”
veya
“Bugün içinde kalan bir şey var mı?”
Yanıtları düzeltmeyin, yönlendirmeyin, yargılamayın.
Sadece dinleyin.
-Sarılın.
En az 20 saniye. Kalpten. Gerçekten orada olarak.
Bırakın o temas iyileştirsin, bağ kursun, köprü olsun.
Eğer çocuğunuz yoksa, bu ritüeli içsel çocuğunuzla da yapabilirsiniz.
Gözlerinizi kapatın.
Küçükken nasıldınız? Ne isterdiniz? Kim olmanıza izin verilmedi?
O halinize sarılın. Onun sesini duyun.
Ve Unutmayın …
Bir çocuk her şeyi unutabilir ama görülmediğini, duyulmadığını ve hissedilmediğini asla unutmaz.
Çocuklarımızı büyütmek; onlara sadece yemek yapmak, okul seçmek, iyi bir gelecek sağlamak değil…
Asıl büyütmek, onları duygusal olarak taşıyabilmek, onların varlığına gerçekten şahit olabilmektir.
Biz dönüşürsek, çocuklarımızın da hayatı dönüşür.
Ve belki bir gün, “Kim büyüttü seni böyle?” diye sorduklarında,
cevap sadece “Annem” ya da “Babam” değil…
“Beni, gerçekten gören bir kalp büyüttü” olsun.