Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Nur Hayat Yıldız
10 yılı aşkın süredir bireysel seanslar ve atölyeler aracılığıyla; mindfulness, nefes terapisi ve bütünsel dönüşüm alanlarında bireylere rehberlik ediyorum. Amacım, modern yaşamın karmaşasında özle buluşmayı, içsel dengeyi yeniden kurmayı ve bireyin kendi en iyi versiyonuna ulaşmasını desteklemek. Çalışmalarımda bilimsel temelli tekniklerle spiritüel farkındalığı buluşturarak, katılımcılara hem zihinsel hem de duygusal düzeyde derinleşebilecekleri alanlar sunuyorum. Her yolculuk bir keşif, her dokunuş bir dönüşüm.
İnsanlığın yeni sınavı
Aklımız bizde kalsın!
Akıl, yapay zekânın ellerinde mi, yoksa onu kendi ellerimizde tutmak mı? İnsanlık, tarih boyunca kendi elleriyle yarattığı her araçla birlikte bir sınav verdi.

Taş aletleri yapan ilk insandan, matbaayı icat eden Gutenberg’e, interneti dünyaya armağan eden bilim insanlarına kadar… Her icat, iki yol açtı önümüzde:
Biri hayatı kolaylaştıran, diğeri insanı kendi özünden uzaklaştıran.

Bugün, belki de tarihin en kritik kavşağındayız. Adı: Yapay zekâ.

Aynada Görünen Tehlike

Yapay zekâ, bizim aklımızdan doğdu. Onu yazan kodlarda, besleyen verilerde insanın izi var.
Ama tıpkı bir yankı gibi… Bazen öyle gür çıkar ki, kaynağını bastırır. İşte tehlike burada.

Kararlarımızı, tercihlerimizi, hayal gücümüzü algoritmalara bıraktığımızda; fark etmeden kendi sesimizi kısmış oluruz. Başta “yardımcı” olsun diye başlattığımız şey, bir gün fark ettirmeden dümenin başına geçebilir. Ve biz, kendi hayat gemimizin sadece yolcusu hâline geliriz.

Araç mı, Kaptan mı?

Mesele şu: Bu hikâyenin kaptanı hâlâ biz olabiliriz.
Doğru ve farkındalıklı kullanıldığında yapay zekâ, zamanımızı boşa harcayan rutinleri devralır, ufkumuzu genişletir, hiç düşünmediğimiz kapılar açar.

Bir öğretmen gibi ilham verir, bir dost gibi destek olur, bir kütüphane gibi bilgi sunar.
Ama bütün bunların arasında asla unutmamamız gereken tek şey var: Yapay zekâ, bizim yerimize hayatı yaşayamaz.

Asla Kopyalanamayacak Olan;

Teknoloji bize çok şey verebilir: Bilgi, hız, verimlilik…
Ama asla veremeyeceği tek bir şey var: Özümüz.

O öz; insanın kalbindeki sezgi, başkasının acısına dokunabilen empati, kendi hikâyesini kendi kelimeleriyle anlatma cesareti…
Bunları hiçbir makine kopyalayamaz. Çünkü onlar, insan ruhunun derinliklerinden gelir.

Mindfulness’ın Hatırlattığı;

Mindfulness bize şunu öğretir: An’da kal, kendi sesini duy, kendi seçimlerinin sorumluluğunu al.
Bir teknoloji ne kadar zeki olursa olsun, bizi biz yapan şeyin merkezinde oturan insan ruhu, ancak biz onu koruduğumuz sürece var olabilir.

Belki de bu çağın en büyük becerisi, teknolojiyi reddetmeden ama ona teslim olmadan yaşamayı öğrenmek olacak.

Her sabah güne başlarken, önce kendi zihnimize dönelim.
Telefonu değil, kalbimizi açalım.
Bir algoritma bize ne önerirse önersin, son kararı her zaman kendi değerlerimiz versin.

Çünkü teknoloji değişir, dönüşür, hatta bizi dönüştürmeye çalışır. Ama biz, kendi özümüzü bırakmadığımız sürece, onun esiri olmayız.

Ve belki de asıl soru hep bu olacak:
Yapay zekânın ellerinde mi yaşayacağız, yoksa onu kendi ellerimizde mi tutacağız?

Bu satırları yazarken elimde ne klavyenin tuşları ne de teknolojinin soğuk ışığı vardı; önce kalbimin içindeki sesi dinledim.
Çünkü biliyorum ki insan, ancak kendi sesini duymaya cesaret ettiğinde çağın en gür fırtınasında bile köklerinden kopmaz.
Benim yolculuğum, bu sesi hatırlatmak için…

“ÖZ” de kalmanız dileğiyle …

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Yazıları
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video