
Peki nedir bu manifest? Kısaca söyleyeyim ; Bu bir dilek feneri değil, bir takvim yaprağını çevirdiğimizde kendiliğinden olacak bir şey hiç değil. Bu, “Ben bu hayatın içindeyim ve direksiyon bende” deme cesaretidir.
Manifest etmek; zihni, niyeti ve enerjiyi aynı hizaya getirip hayata net bir mesaj göndermektir: “Ben hazırım.”
Bir mindfulness eğitmeni olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Zihnin duruşu, bedenin duruşundan önce gelir. Zihnini nereye koyarsan, hayat da oraya doğru genişler. Gün içinde fark etmeden tekrarladığımız düşünceler, yaşam alanımızın sınırlarını belirler.
Zihin bir alan gibidir. Ne ektiysen, onu büyütürsün. “Olmaz, zor, benden geçti” düşüncesini beslediğinde hayat daralır. “Buradayım, farkındayım, deniyorum” diyebildiğinde ise ihtimaller görünür hâle gelir. Manifest tam olarak budur: Zihni, kalbi ve davranışları aynı yöne hizalamak.
Burada önemli bir ayrım yapmak gerekir. Mindfulness, zihni zorla olumluya ikna etmeye çalışmak değildir. Tam tersine, olanı olduğu gibi fark etmeyi öğretir. Gerçekle temas kurmadan yapılan her niyet havada kalır. Önce durmak, fark etmek ve kabul etmek gerekir. Dönüşüm çoğu zaman bu noktadan sonra başlar.
2026’ya mindfulness ile manifest ederek girmek, sürekli iyi hissetmeye çalışmak anlamına gelmez. Önce nefesi fark etmek, bedeni dinlemek, zihnin nereye savrulduğunu nazikçe görmek gerekir. Ardından niyet gelir. Ne istediğimizden çok, nasıl yaşamak istediğimiz önemlidir. Daha çok şeye sahip olmak değil, daha az yükle yürümek. Daha hızlı olmak değil, daha bilinçli olmak.
“Ya olmazsa?” sorusu mutlaka gelir. Mindfulness bize şunu öğretir: O düşünceyle savaşma, onu fark et ve geçmesine izin ver. Çünkü her düşünce gerçeğin kendisi değildir; yalnızca zihnin bir yorumudur. Niyet ise eylemle desteklenmediğinde sadece bir temenni olarak kalır. Küçük ama bilinçli adımlar, zihnin hayata verdiği en net mesajdır.
Umut kaybolmaz. Sadece bazen dikkatimizi başka yerlere kaptırırız. Günlük koşuşturma içinde zihin hep geçmişte ya da gelecekteyken umut sessizleşir. Anda kalmayı hatırladığımızda ise yeniden görünür olur. Zihni eğitmek, nefesle temas etmek, bedeni duymayı öğrenmek; bunların hepsi umutla tekrar bağ kurmanın yollarıdır.
Bu yazı bir yeni yıl listesi değil, bir davet. Daha farkında bir zihinle, daha yumuşak bir kalple, daha bilinçli adımlarla yürümeye davet. Çünkü her an yeniden başlamak için yeterlidir. Ve umut, gerçekten de hiçbir zaman bitmez.
Sevgiyle Kalın








