
Çalışmaya göre, kandaki D vitamini düzeyini yükseltmeye yönelik hedefe dayalı tedaviler, ikinci kalp krizine karşı etkili bir koruma sağlayabilir. Ancak bilim insanları, bu bulguların kesinleşmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Araştırma, yakın zamanda kalp krizi geçiren 600’den fazla hastayı kapsadı. Katılımcıların bir kısmına standart tedavi uygulanırken, diğer gruba D vitamini seviyesini mililitre başına 40 nanogramın (ng/mL) üzerine çıkarmak için D3 takviyesi verildi.
Güneş ışığı, vücudun doğal yoldan D vitamini üretmesine yardımcı olsa da, Avrupa nüfusunun yaklaşık yüzde 13’ünde ciddi D vitamini eksikliği bulunduğu tahmin ediliyor.
Çalışmada, D3 vitamini alan hastaların yarısından fazlasının hedef seviyeye ulaşabilmesi için başlangıçta 5.000 uluslararası birim (IU) takviyesi aldığı bildirildi. Bu miktar, genel önerilen doz olan 600–800 IU’nun yaklaşık 6 ila 8 katı seviyesinde.
Araştırmacılar, D vitamini düzeylerinin yılda bir kez ölçülerek 40 ng/mL’nin üzerinde tutulduğunu ifade etti. Kalp yetmezliği, inme veya ölüm oranlarında iki grup arasında fark gözlemlenmezken, D3 vitamini alanlarda ikinci kalp krizi riskinin yaklaşık yüzde 50 oranında azaldığı tespit edildi.
ABD merkezli Intermountain Health hastanelerinde kardiyovasküler epidemiyolog olarak görev yapan ve araştırmanın yazarlarından biri olan Heidi May, “Düzeyleri düzenli olarak takip edip tedaviyi buna göre ayarladığımızda, ikinci kalp krizinin görülme riskinin yarıya indiğini fark ettik” açıklamasında bulundu.
Çalışmada D3 takviyesinin herhangi bir yan etkisine rastlanmadı. Ancak uzmanlar, fazla D vitamini alımının böbrek taşı veya yüksek kalsiyum düzeylerine yol açabileceğini hatırlatarak, yetişkinlerin günde 4.000 IU’dan fazla almaması gerektiğini vurguladı.
Henüz hakemli bir dergide yayımlanmayan araştırma sonuçları, ABD’de düzenlenen Amerikan Kalp Derneği konferansında sunuldu.
Daha önce yapılan bazı klinik çalışmalarda D vitamininin kalp sağlığı üzerinde belirgin bir etkisinin bulunmadığı bildirilmişti. Ancak bu yeni araştırmada, kişilerin başlangıç D vitamini düzeylerinin dikkate alınması ve tedavinin bireysel olarak ayarlanmasının önemli fark yarattığı belirtiliyor.
Araştırmacılar, elde edilen sonuçların umut verici olduğunu ancak kesin yargıya varmak için daha geniş kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiğini ifade ediyor. May, “Bulgular bizi heyecanlandırıyor, ancak bu sonuçları doğrulayacak yeni araştırmalara ihtiyacımız var,” dedi.







