Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Mükemmeliyetçilik eğilimleriyle ilişkili
Sosyal anksiyete bozukluğu: İlişkiler okyanusunda yol almak
Toplumun yaklaşık yüzde 7’sini etkileyen sosyal anksiyete bozukluğu (SAB), bireyin sosyal ortamlarda yargılanmaktan ya da küçük düşmekten yoğun korku duymasıyla karakterize ediliyor.

Basit bir utangaçlığın ötesinde olan bu durum, kişinin günlük yaşamını ve ilişkilerini ciddi biçimde zorlaştırabiliyor.

35 yaşındaki özel eğitim uzmanı Flo, RTS’nin Dingue adlı podcast’inde yaşadığı bir krizi şöyle anlatıyor: “Bir toplantı sırasında kontrolü tamamen kaybettim. Düşüncelerimi toparlayamıyor, konuşamıyordum. Sanki donup kalmış gibiydim.” O an, hayatında bir dönüm noktası olmuş: “Sonrasında, bir markette kasiyere bile bir şey söylemekte zorlanıyordum.”

Kökenleri çocuklukta

Cenevre Üniversite Hastaneleri (HUG) bünyesindeki anksiyete ve OKB programı koordinatörü Paolo Cordera, sosyal anksiyetenin genellikle “mükemmeliyetçilik eğilimleriyle” ilişkili olduğunu belirtiyor. Bu eğilimin, erken çocukluk dönemindeki ebeveyn tutumlarından kaynaklanabileceğini söylüyor: “Ergenlik dönemi genellikle belirleyici olur. Okulda veya sosyal çevrede yaşanan olumsuz deneyimler, bu bozukluğun temelini atabilir.”

Flo’nun çocukluk anılarından biri bu açıklamayı doğrular nitelikte. Küçük yaşta, kendisinden büyük bir arkadaşının zoruyla üç metrelik bir tramplenden atlamak zorunda kalmış: “Sürekli beni suya batırıyor, sonra çıkarmasına izin veriyordu. O an gerçekten öleceğimi düşündüm.” Bu olayın, insanlar karşısında hissettiği güvensizliğin tohumlarını ektiğini söylüyor: “Bugün hâlâ insanlardan korkuyorum. Ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, bir anda bana zarar verebileceklerini düşünüyorum.”

Tedavi ve dayanışma

Sosyal anksiyete bozukluğunun tedavisinde en etkili yöntem, bilişsel davranışçı terapi (BDT) olarak öne çıkıyor. Flo, terapi sürecini şöyle anlatıyor: “Farklı ortamlarda kendimi kademeli olarak maruz bırakmayı öğreniyorum. Örneğin yolda üç kişiye saati sormak gibi küçük egzersizler yapıyorum.”

Cordera, tedavide öz-şefkatin önemine dikkat çekiyor: “Kişinin kendisine karşı daha anlayışlı ve destekleyici bir tutum geliştirmesini hedefliyoruz.”

Flo için ailesi ise en güçlü destek kaynağı: “Eşim ve çocuklarım bana günlük hayatta ayakta kalma gücü veriyor. Onlar benim güven alanım.”

Zorlukların içindeki “küçük süper güçler”

Her ne kadar yıpratıcı olsa da, Flo bu bozukluğun bazı beklenmedik olumlu yönleri olduğunu da fark etmiş: “Aşırı dikkatli olmam, insanlara karşı daha hassas bir farkındalık geliştirmemi sağladı. İnsanların kişilik özelliklerini kolayca anlayabiliyorum.”

Sözlerini umutla bitiriyor: “Sosyal fobinin bana kazandırdığı süper güç, insanlarla doğru bir bağ kurabilme yetisi. Zor anlarda karşındaki kişiyi hissedebilmek ve onunla gerçekten orada olabilmek.”

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video