
Uzmanlara göre bu adımlar, otoriter rejimlerin güçlenmesine ve bilgi savaşlarında üstünlük sağlamasına zemin hazırlıyor.
Trump’tan çarpıcı karar
ABD Başkanı Donald Trump, mart ayında Amerikan kamu yayıncılığı kuruluşu olan “U.S. Agency for Global Media”nın bütçesini tamamen kesme kararı aldı. Bu kuruluş, yıllardır bilgiye erişimin kısıtlandığı ülkelerde bağımsız haber kaynağı olarak önemli bir görev üstleniyordu.
Fransız medya uzmanı Prof. Tristan Mattelart, bu adımın ABD'nin özgürlükleri savunma kabiliyetine zarar verdiğini belirtiyor: “Bu, jeopolitik açıdan büyük bir hata.”
Batı’da kesintiler, Doğu’da yatırımlar
Sadece ABD değil, İngiltere, Fransa, Finlandiya, Hollanda, Belçika ve Slovenya gibi ülkelerde de uluslararası yayınlara yapılan destekler ciddi oranda azaltıldı. Örneğin BBC World Service, son yıllarda defalarca personel azaltmak zorunda kaldı. İsviçre de benzer bir eğilim içinde. Hükümet, SRG'nin yurtdışına yönelik yayınlarına ayırdığı 19 milyon franklık katkıyı kesmeyi planlıyor. Bu yayınlar arasında swissinfo.ch, tvsvizzera.it, TV5 Monde ve 3Sat gibi platformlar yer alıyor.
Öte yandan Çin, Rusya ve İran gibi ülkeler ise uluslararası medya yatırımlarını arttırıyor. Çin, milyarlarca dolar yatırım yaparak küresel medya gücünü genişletirken, Rusya RT ve Sputnik gibi propaganda araçlarıyla dünya genelinde etki alanını büyütüyor.
Basın özgürlüğü yerini devlet propagandasına mı bırakıyor?
Uzmanlar, bu durumun medya ortamında ciddi bir dengesizlik yarattığını savunuyor. Uluslararası kamu yayınlarının kısıtlanması, bağımsız habercilik yerine devlet güdümlü yayınların hakimiyetini artırıyor.
Andrew Robotham adlı medya araştırmacısı, sosyal medya ve devlet destekli iletişim araçlarının hükümetler tarafından daha çok tercih edildiğini vurguluyor. Bunun nedeni: düşük maliyet ve denetim kolaylığı.
swissinfo.ch gibi kuruluşların kökeni: Propagandaya karşı doğmuşlardı
Uluslararası kamu yayınları, çoğu zaman devletlerin yumuşak gücünün (soft power) bir parçası olarak görülüyordu. İsviçre’nin swissinfo.ch platformu da köklerini 1938’de kurulan Schweizerischer Kurzwellendienst (İsviçre Kısa Dalga Servisi)’ne borçlu. Bu kurum, Nazi Almanyası ve Faşist İtalya'nın propagandasına karşı kurulmuştu ve tarafsız yayıncılığıyla saygı kazanmıştı.
Gelecek belirsiz ama umut var
Finansman baskısı ve dijitalleşme nedeniyle bu tür yayınların geleceği tehdit altında. Ancak Robotham, ABD’deki son gelişmelerin bir farkındalık yaratabileceğini ve kamu yayıncılığının değerinin yeniden anlaşılabileceğini umuyor.
Prof. Mattelart ise daha umutlu. Ona göre uluslararası kamu yayıncılığı, medya çoğulculuğunu ve ifade özgürlüğünü savunmada hâlâ kritik bir role sahip. “Otoriter rejimler var oldukça, bu yayınların önemi sürecek” diyor.