
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) yayımladığı yeni rapora göre, analiz edilen 12 ülkedeki 320 iklim uyum projesi, önümüzdeki 10 yıl içinde toplamda 1 trilyon euroyu aşan getiriler sağlayabilir. Rapor, her 1 euroluk yatırımın yaklaşık 10 euro düzeyinde ekonomik faydaya dönüştüğünü ortaya koyuyor.
Projeler; altyapı güçlendirmeleri, sağlık sistemlerinin iyileştirilmesi ve afet risklerini azaltma planlarını kapsıyor. WRI, bu yatırımları “fiziksel iklim risklerini azaltmaya veya yönetmeye odaklı girişimler” olarak tanımlıyor.
Uganda Maliye Bakanlığı yetkilisi ve İklim Eylemi için Maliye Bakanları Koalisyonu Eş Başkanı Sam Mugume Koojo, “Bu veriler, dirençli sistemlerin ekonomik değerini açıkça gözler önüne seriyor. İlk bakışta bile çok etkileyici” değerlendirmesinde bulundu.
Risk azalıyor, kazanç artıyor
Alpler'deki buzulların erimesi, rekor sıcaklıklar ve seller gibi olaylar, iklim krizinin etkilerinin artık gelecekteki bir olasılık değil, bugünün gerçeği olduğunu gösteriyor. Bilim insanları, bazı hasarların örneğin Kuzey Kutbu'nun erimesi artık geri döndürülemeyecek noktada olduğuna dikkat çekiyor.
Bu nedenle, iklim değişikliğine uyum yalnızca zararı azaltmak için değil, ekonomik büyümeyi desteklemek için de stratejik bir araç olarak öne çıkıyor.
Rapora göre, özellikle sağlık alanındaki uyum projeleri örneğin sıtmayla mücadele veya ısıya bağlı sağlık risklerini azaltmaya yönelik hizmetler ortalama yüzde 78 gibi yüksek bir yatırım getirisini mümkün kılıyor. Sel önleme sistemleri ve erken uyarı mekanizmaları da hem etkili hem de maliyet açısından verimli çözümler sunuyor.
Ayrıca, projelerin yarısından fazlası doğrudan bir afet yaşanmasa bile topluma katkı sağlıyor. Örneğin, sulama altyapısı tarımsal üretkenliği artırabilirken, tahliye merkezleri aynı zamanda toplumsal alan olarak da kullanılabiliyor.
WRI'dan kıdemli araştırmacı Carter Brandon, “Uyum projeleri yalnızca felaket anlarında değil, günlük yaşamda da ekonomik ve sosyal fayda yaratıyor. Bu, kalkınma anlayışında önemli bir zihniyet değişimi” diyor.
Avrupa ilerliyor ama yetersiz
Avrupa’da bazı kentler iklim uyumuna yönelik yaratıcı yaklaşımlar sergiliyor. Hollanda’nın Breda kenti, yeşil alanları genişletme ve doğa dostu kentsel dönüşüm projeleriyle AB'nin ilk Ulusal Park Kenti unvanını aldı. Kopenhag, Milano ve Stockholm gibi şehirler de 2023'te CDP tarafından iklim lideri olarak değerlendirildi.
Buna rağmen uzmanlar, Avrupa'nın hâlâ kapsamlı ve ortak bir yeşil kalkınma planına sahip olmadığını vurguluyor. Dünya Bankası verilerine göre, sadece 2023 yılında iklim kaynaklı afetlerin kıtaya maliyeti 77 milyar euroyu aştı. Mevcut gidişat devam ederse, bu yük Avrupa Birliği'nin GSYİH’sinin yüzde 7’sine kadar çıkabilir.
Yaratıcı çözümler yolda
Bazı ülkeler, finansman eksiklerini gidermek için sıra dışı yöntemler deniyor. Örneğin Pasifik adası Nauru, altyapı yatırımlarını finanse edebilmek için vatandaşlık karşılığında iklim yatırımcısı kabul etmeyi önerdi. Bu tür öneriler tartışmalı olsa da, adaptasyon ihtiyacının aciliyetini gözler önüne seriyor.
Kasım 2025’te Brezilya’nın Belem kentinde düzenlenecek COP30 zirvesi, iklim adaptasyonunun politikalarda merkezi bir yer edinmesi açısından bir dönüm noktası olabilir.
WRI ve diğer paydaşlar, bu toplantının sadece küresel liderler için değil, aynı zamanda devlet dışı aktörlerin adaptasyon çalışmalarını ölçeklendirmesi için de yeni fırsatlar sunabileceğini belirtiyor.
Dan Ioschpe, "COP30, dayanıklılığın yerel ve ulusal politikalarla bütünleşmesini sağlamak açısından tarihi bir an olabilir. Veriler, liderlerin iklim adaptasyonunu bir öncelik haline getirmeleri için güçlü bir ekonomik temel sunuyor" dedi.