
Çatışma alanlarında çalışan insani yardım personeli ile insan hakları savunucularının maruz kaldığı artan tehlikelere dikkat çekmeyi amaçlayan etkinlikler, şehirde iki ayrı programla gerçekleştirildi.
İlk etkinlik, Impact Hub’ın ev sahipliğinde düzenlenen panel oldu. İHH’dan İrfan Tatlı’nın moderatörlüğünde yapılan panele; Oxfam’ın Cenevre Direktörü Mathew Truscott, İngiltere Kent Üniversitesinden akademisyen Shahd Hammouri, Filistin İçin Adalet Kuruluşunun araştırma direktörü ve avukat Henriette Willberg ile Yeryüzü Avukatları Derneğinden avukat Hüseyin Dişli konuşmacı olarak katıldı.
Panelde, insani yardım çalışanları ile insan hakları savunucularının çatışma bölgelerinde karşılaştıkları tehlikeler, uluslararası hukuk çerçevesi, mevcut koruma yöntemleri ve sahadaki eksiklikler detaylı şekilde tartışıldı.
Panelin ardından, BM Cenevre Ofisi önündeki sivillere yönelik silahlı şiddetle mücadeleyi simgeleyen kırık sandalye anıtının yanında basın açıklaması yapıldı. Amaç, çatışma bölgelerinde görev yapan kişilere yönelik ağırlaşan hak ihlallerine karşı uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırmaktı.
“Bu kişilerin korunması tartışmaya kapalı bir zorunluluktur”
İHH Mütevelli Heyeti Üyesi Uğur Yıldırım, Türkçe ve İngilizce yaptığı açıklamada, insan hakları savunucuları ile insani yardım çalışanlarının güvenliğinin sağlanmasının temel bir yükümlülük olduğunu vurguladı.
Yıldırım, dünya genelinde bu kişilerin hedefli saldırılar, keyfi gözaltılar, tehditler ve ciddi çalışma kısıtlamalarıyla karşılaştığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Uluslararası insancıl hukuk, Cenevre Sözleşmeleri ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bu kişileri açık biçimde koruyor olsa da, uygulamada bu yükümlülükler çoğu zaman çiğneniyor. Gazze’den Ukrayna’ya, Doğu Türkistan’dan Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ne, Yemen’den Sudan’a kadar pek çok coğrafyada benzer ihlaller yaşanmaya devam ediyor. Bu durum uluslararası normlara duyulan saygının giderek azaldığına işaret eden kaygı verici bir tablo ortaya koyuyor.”
İnsani yardım emekçilerinin ihlalleri belgeleyen, hayat kurtaran destek sağlayan ve insan onurunu koruyan kritik bir görevi olduğunu söyleyen Yıldırım, bu kişilerin hedef alınmasının toplumların adalet mekanizmalarına erişimini de zayıflattığını dile getirdi.
“Bu yıl 326 insani yardım çalışanı yaşamını yitirdi”
Yıldırım, “Bu saldırılar münferit olaylar değildir ve küresel insani sistemin bütününü zayıflatır. Verilere göre, bu yıl 326 insani yardım çalışanı hayatını kaybetti; yardım personeline yönelik 355 saldırı kaydedildi. Aynı şekilde 2024’te 32 ülkede 324’ten fazla insan hakları savunucusu öldürüldü. Bu rakamlar, uluslararası hukuk standartlarının ciddi bir gerileme içinde olduğunu göstermektedir.” dedi.
İHH’nin de bu riskleri birebir yaşayan kuruluşlardan biri olduğunu hatırlatan Yıldırım, Gazze’de İsrail saldırıları sonucu beş çalışanlarını kaybettiklerini aktardı.
Onların fedakârlığının, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu tehlikelerin boyutunu acı bir şekilde hatırlattığını söyleyen Yıldırım, tüm devletlere ve uluslararası yapılara şu çağrıyı yaptı:

İnsani yardım çalışanlarının ve insan hakları savunucularının güvenliğini sağlamak, insani yardıma engelsiz erişimi garanti altına almak ve saldırılar karşısındaki cezasızlığı sonlandırmak için ulusal ve uluslararası düzeyde koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor.
“Onların mücadelesi daha güçlü bir korumaya dönüşmeli”
Yıldırım, “Bütün zorluklara rağmen görev yapan cesur insanlara saygı duyuyor, insanlık adına hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz. Ortak sorumluluğumuz, bu mücadelenin daha etkili koruma mekanizmalarına ve adalet arayışında daha kararlı bir duruşa dönüşmesini sağlamaktır.” ifadelerini kullandı.
Avukatlar Hüseyin Dişli ve Henriette Willberg de İngilizce yaptıkları konuşmalarda, insan hakları savunucularının ve insani yardım personelinin kritik rolüne işaret ederek bu kişilerin korunması için uluslararası topluma çağrıda bulundu.







