
Ancak, çevre örgütleri bu değişikliklerin, doğa koruma ve sürdürülebilirlik ilkelerini zayıflatacağını savunuyor.
Özellikle tartışmalı olan konu, çevreci derneklerin yargıya başvurma hakkının (Verbandsbeschwerderecht) kısıtlanması. Mevcut yasaya göre, çevreyi tehdit eden projelere tek bir çevre kuruluşu bile itiraz edebilirken, yeni düzenlemeyle en az üç kuruluşun birlikte başvurması gerekecek. Bu düzenleme, Grimsel Barajı’nın genişletilmesi gibi projelere yapılan itirazların önünü kesmeyi hedefliyor.
Ayrıca, büyük hidroelektrik santrallerinin inşası nedeniyle zarar görecek doğal alanlar için öngörülen telafi önlemleri de yasa tasarısından çıkarıldı. Bu durum, çevresel dengeyi koruma açısından ciddi bir geri adım olarak değerlendiriliyor.
Tasarının lehinde olanlar, yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlandırılmasının ülkenin enerji güvenliği için kritik olduğunu vurguluyor. Ancak, hem sol partiler hem de Çevre Bakanı Albert Rösti (SVP), ekolojik önlemlerin tamamen kaldırılmasına karşı çıkıyor.
Yasa henüz son halini almadı ve şimdi Ständerat’a (Senato) geri gönderildi. Bu süreçte, çevre örgütlerinin ve muhalefetin baskılarının nasıl bir etki yaratacağı merak konusu.