Basel’de bir bar işleten Eichenberger, geçmişte yanlış arkadaş çevresi, uyuşturucu kullanımı, hırsızlık ve soygun gibi suçlara karışmış. “Dört ay içinde 196 suçlamam vardı” diyen Eichenberger, o dönem aldığı desteğin hayatında önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. Şimdi ise aynı merkezde sosyal pedagog ekibine yardımcı olarak geri dönmüş durumda.
Eichenberger, yıllar içinde merkeze gönderilen genç suçluların profilinde büyük değişimler olduğunu gözlemlemiş: “Psikolojik sorunlar arttı. Benim zamanımda tehlikeli suçlu olarak sınıflandırılan iki ya da üç kişi vardı. Şimdi bu, çoğunluğu oluşturuyor.”
Bu durumu Arxhof Islah Merkezi’nin yöneticisi Francesco Castelli de doğruluyor: “Yaklaşık beş yıldır merkeze gönderilenlerin profili ciddi şekilde değişti. Psikolojik olarak daha sorunlular, bilişsel kapasiteleri daha sınırlı ve daha gençler. Ayrıca çok az Almanca bilen bir grup var.” Castelli, şiddet vakalarındaki artışa dikkat çekerek, üç yıl önce bir gece nöbetindeki çalışana yönelik saldırının güvenlik önlemlerinin artırılmasına neden olduğunu ifade ediyor: “O olaydan sonra 24 saat güvenlik hizmeti sağlanması gerektiğini anladık.”
Açık cezaevi modeliyle tanınan Arxhof’un bu yeni koşullarda işleyişi zorluklarla karşılaşıyor. “Bir paradigma değişiminden söz edebiliriz” diyor Castelli. Artan güvenlik önlemleriyle birlikte açık cezaevi konsepti sorgulanmaya başlanmış durumda.
Merkezde kalan mahkumlardan biri, özellikle gençlerin daha kontrolsüz ve amaçsız hale geldiğini belirtiyor: “Hiçbir hedefleri yok. Bu da onları öngörülemez ve vahşi yapıyor.” Grup dinamiklerinin bozulduğunu, genç suçlularla iletişim kurmanın giderek zorlaştığını ekliyor.
Bu tür zorluklar yalnızca Arxhof’la sınırlı değil; diğer benzer kurumlarda da benzer sorunlar yaşanıyor.
Bugünkü koşullar altında normale dönüp dönemeyeceğini sorgulayan Eichenberger, tereddütle “Sanırım hayır” diyor ve ekliyor: “O zamanki Arxhof’ta olmayı tercih ederdim.”
Yine de Arxhof yöneticisi Castelli, alınan güvenlik önlemleri sayesinde personelin kendini daha güvende hissettiğini ve merkezin eskiye göre daha stabil bir durumda olduğunu ifade ediyor: “Personelimizin kendini güvende hissetmesi, buradaki gençlerle çalışabilmenin temel koşulu.” Castelli, artan güvenlik önlemlerine rağmen terapötik yaklaşımın sürdürüldüğünü ve merkezin istikrarını yeniden kazandığını belirtiyor. Ancak bu durum, açık cezaevi modelinin sürdürülebilirliğine dair tartışmaları beraberinde getiriyor.