
Türk şiirinin evrensel sesi Nazım Hikmet Ran’ın anıldığı gece, yalnızca edebiyat değil; müzik, tarih, özlem ve kolektif hafızayla yoğrulmuş bir kültür buluşmasına dönüştü.
Bu anlamlı etkinlikte, Nazım Hikmet’in yalnızca şair kimliği değil, bir çağın tanığı ve insanlık vicdanı oluşu da çok yönlü biçimde yansıtıldı. Gecenin açılışında, Kulüp Yönetim Kurulu Medya Sorumlusu Özden Uyar tarafından titizlikle hazırlanan Nazım Hikmet’in hayatını anlatan sunum, izleyicilere şairin mücadelelerle örülü yaşamına dair derin bir perspektif sundu.
Sadece Nazım Değil, Onun Şarkılarında Buluştuğumuz Sanatçılar da Anıldı
Etkinlik boyunca yalnızca şiirler değil, Nazım Hikmet’in dizelerinden bestelenmiş şarkılar da yankılandı. Edip Akbayram, Volkan Konak, Müslüm Gürses ve Cem Karaca gibi Türkiye’nin unutulmaz sanatçılarının ses verdiği Nazım eserleri, bu kez Zürih Gölü’nün sularında hayat buldu.

Katılımcılar, “Karlı Kayın Ormanı” şiirinin ezgilerine hep birlikte eşlik ederken, gecenin bir noktasında duygular kelimelerin ötesine taştı. Bu an, hem gurbetin ortak özlemini hem de şiirin birleştirici gücünü derinlemesine hissettirdi.
Serbest Kürsüde Yankılanan Sesler
Etkinliğin ilerleyen saatlerinde serbest kürsü açıldı ve katılımcılar sahneye çıkarak Nazım Hikmet’ten ya da kendi seçtikleri şiirleri okuyarak geceye anlam kattılar. Her bir okuma, bireysel bir saygı duruşu, şiire duyulan sevdanın bir ifadesi oldu.
Salon değil, bu kez bir gemi... Ama liman belliydi: Nazım’ın limanı. Ve o limanda bir gece konaklayan katılımcılar, yanlarında sadece güzel anılar değil, aynı zamanda şiirle örülmüş bir ruh yakınlığı da götürdüler.
Toplumsal Belleğe Şiirle Not Düşüldü
Bu etkinlik, İsviçre Türk Edebiyat Kulübü’nün edebiyatı yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarma çabasının güçlü bir yansımasıydı. Kulüp yönetimi, etkinliğe katılan herkese teşekkür ederek, edebiyatın yalnızca bireysel bir alan değil; ortak bir hafıza, kültürel bir buluşma noktası olduğunu bir kez daha hatırlattı.