
Geçtiğimiz yıl Zürih kantonunda toplam 6290 genç suç şüphelisi adli makamlara bildirildi. Bu sayı, bir önceki yıla göre %5’ten fazla bir düşüşe işaret ediyor. Şiddet suçlarında da benzer bir azalma gözlemlendi: 10 ila 17 yaş arası 954 genç, şiddet nedeniyle soruşturma geçirdi; bu da bir önceki yıla göre %4,3’lük bir düşüş anlamına geliyor.
Çocuk yaşta suçluluk artıyor
Olumlu görünen bu genel düşüşün gölgesinde ise endişe verici bir eğilim yer alıyor: Suça karışanların yaş ortalaması düşüyor. 2019 yılında adli soruşturma açılan gençlerin %19’u 10–14 yaş aralığındayken, bu oran 2024’te %28,8’e yükseldi.
Zürih Gençlik Savcılığı’ndan Monika Zimmerli’ye göre, bu yaş grubundaki suçlar genellikle toplu taşıma araçlarına biletsiz binme gibi hafif suçlardan oluşsa da, silah taklidiyle dolaşmak veya soygun gibi daha ciddi vakalar da görülüyor.
Zimmerli bu artışı açıklamanın zor olduğunu belirterek şu değerlendirmede bulundu: “Bu çocukların çoğunda aile içi sorunlar ya da okulda uyum problemleri var. Ayrıca fiziksel ve sosyal olarak daha erken olgunlaştıkları için daha fazla dışarı çıkıyorlar ve riskli davranışlarda bulunuyorlar.”
Radikalleşme vakaları: Yeni bir sınav
2024 yılında Zürih’te medyada geniş yankı uyandıran iki radikalleşme vakası da gençlik suçları konusunun gündeme taşınmasına neden oldu. Bunlardan biri, 15 yaşındaki bir gencin Zürich-Selnau’daki bir Ortodoks Yahudi’ye saldırısı; diğeri ise Zürih Pride etkinliği öncesinde iki gencin terör tehdidi oluşturmasıydı.
Gençlik savcılığı, bu olayların hem hukuki hem de medya baskısı açısından büyük bir sınav olduğunu vurguladı. Delil toplama sürecinin sınır ötesine taşması, süreci daha da karmaşık hale getirdi.
Cezadan çok eğitim ve destek ön planda
Zürih Gençlik Savcılığı, özellikle 10–14 yaş arası çocuklar için cezadan çok eğitici ve koruyucu tedbirlerin uygulanmasına öncelik veriyor. Bu amaçla aileler, okullar ve sosyal hizmet kurumlarıyla sıkı işbirliği yapılıyor.
Savcılık ayrıca, gençlik suçlarıyla mücadelede ulusal düzeyde daha koordineli bir yaklaşım gerektiğini savunarak, 2026 itibarıyla görev yapacak bir federal çalışma grubunun kurulmasına öncülük etti.