
1. Televizyon izleyici kitlesi yaşlanıyor
SRG’nin televizyon yayınları, özellikle Almanca konuşulan bölgelerde büyük ölçüde yaşlı bir izleyici kitlesine hitap ediyor. Günlük ortalama televizyon izleme süresi, son on yılda yaklaşık 30 dakika azalarak 104 dakikaya geriledi. Bu azalma, genç neslin geleneksel TV ekranından uzaklaştığını, dijital platformlara yöneldiğini açıkça ortaya koyuyor. SRG için bu durum, içerik üretiminde yeni stratejiler belirlemeyi zorunlu hale getiriyor.
2. Radyo dinleyicileri kaybediliyor
Radyo yayınlarında da benzer bir düşüş yaşanıyor. 2025’in başında SRG, analog FM (UKW) yayınına son vererek yalnızca dijital yayın (DAB+ ve internet) sistemine geçti. Ancak bu teknik geçiş, özellikle yaşlı nüfus ve teknolojik donanımı yetersiz araç sahipleri için erişim sorunlarına neden oldu. DAB+ cihazı olmayan çok sayıda dinleyici, radyoya veda etmek zorunda kaldı.
3. Klasik programların iptali kamuoyunda tepki yarattı
SRG’nin popüler programları tasarruf tedbirleri kapsamında yayından kaldırıldı. Özellikle “Gesichter und Geschichten” gibi kültleşmiş programların sonlandırılması, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. SRG'nin uzun yıllardır sadık izleyici kitlesini oluşturan kesimler, bu kararı eleştirdi. Basel’deki SRF binası önünde protestolar düzenlendi, binlerce imza toplanarak yayınların geri getirilmesi talep edildi.
4. Kurum içi huzursuzluk ve iletişim eksikliği
Kurum içinde de ciddi bir huzursuzluk hâkim. Birçok çalışan, alınan kararları sosyal medya platformlarında eleştiriyor. Özellikle LinkedIn üzerinden yapılan paylaşımlarda SRG’nin karar alma süreçleri sorgulanıyor. Ancak bu paylaşımlar sonradan siliniyor. SRF yönetimi, çalışanların artan rahatsızlığına dair kamuoyuna açıklama yapmak zorunda kaldı.
SRG'nin geleceği tehlikede mi?
SRG, izleyici kitlesindeki demografik değişim, dijitalleşmenin getirdiği zorluklar, program politikaları ve kurum içi huzursuzluk nedeniyle çok yönlü bir krizle karşı karşıya. Kamu yayıncılığının sürdürülebilirliğini sağlamak ve izleyicinin güvenini korumak için ciddi yapısal reformlara ihtiyaç duyuluyor.