
1995 yılında İsviçre'ye geri dönen kurtlar, o dönem büyük yankı uyandırmıştı. Son otuz yılda, özellikle son yıllarda, kurt nüfusu hızla arttı ve şu anda yaklaşık 300 bireye ulaştı. Bu durum, özellikle çiftçiler ve çobanlar için endişe kaynağı oldu; çünkü sürülere yönelik saldırılar ve hayvan kayıpları yaşandı. 2022 yılında, yaklaşık 1800 hayvanın kurt saldırıları sonucu telef olduğu bildirildi.
Mevcut Yasal Düzenlemeler
İsviçre'de kurtların korunması ve yönetimi, 1986 tarihli Federal Avcılık Yasası ile düzenlenmektedir. Bu yasa, belirli koşullar altında kurtların avlanmasına izin vermektedir. 2022 yılında yapılan bir değişiklikle, kantonlara belirli şartlar altında kurt sürülerini önleyici olarak düzenleme yetkisi verildi. Bu kapsamda, Graubünden Kantonu dört sürünün tamamen ortadan kaldırılması için başvuruda bulundu.
Yeni Öneriler ve Tartışmalar
Ulusal Konsey'in Çevre Komisyonu, Fransa'daki uygulamalara benzer şekilde, çobanların kendilerini savunma amacıyla silahlandırılmasını öneren bir teklifi gündeme getirdi. Bu öneri, çobanların sürülerini korumak için silah taşımasını ve gerektiğinde kurtlara karşı kullanmasını öngörüyor. Ancak, bu yaklaşım çeşitli çevrelerce eleştiriliyor. Özellikle doğa koruma örgütleri, bu tür önlemlerin etkisiz olabileceğini ve kurt saldırılarının azalmasına katkı sağlamayacağını belirtiyor. Fransa'da benzer uygulamaların, kurt saldırılarını azaltmada beklenen etkiyi göstermediği ifade ediliyor.
Doğa koruma örgütü Pro Natura, kurtların İsviçre doğasının bir parçası olduğunu ve onlarla birlikte yaşamanın yeni bir gerçeklik olduğunu vurguluyor. Örgüt, sürü koruma önlemlerinin ve uygun yönetim stratejilerinin, insan-kurt çatışmalarını azaltmada daha etkili olacağını savunuyor. Diğer yandan, çiftçi birlikleri ve bazı politikacılar, sürülerin korunması için daha sert önlemlerin alınması gerektiğini dile getiriyor.
İsviçre'de kurtlarla ilgili tartışmalar, farklı çıkar gruplarının ve bakış açılarının çatıştığı karmaşık bir konu olarak öne çıkıyor. Federal Konsey'in çobanların silahlandırılması önerisini değerlendirmesi, bu konuda yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak, alınacak kararların hem insan güvenliği hem de doğa koruma açısından dengeli olması gerektiği vurgulanıyor.