
Mektubun öncülerinden biri olan ve ETH Zürih’te görev yapan makine mühendisi Galia Faingold, bir Filistinli arkadaşının Gazze’deki durumu anlatmasının ardından harekete geçtiklerini belirtiyor. Faingold şöyle diyor:
“Cenevre Sözleşmeleri’nin koruyucusu ve güçlü diplomatik etkiye sahip bir ülke olarak İsviçre’nin daha fazlasını yapabileceğine inanıyorum. Mevcut durum sadece Filistinliler için değil, İsrail toplumu için de derin ahlaki yaralar açıyor.”
Mektupta ayrıca, İsrail'de de savaşla ilgili ahlaki sorgulamanın başladığına dikkat çekiliyor. Galia Faingold, özellikle mart ayında ilan edilen ateşkesin İsrail tarafından bozulmasının ardından savaşın meşruiyetinin sorgulanmaya başladığını ifade ediyor:
“Bu savaş ne rehineleri geri getiriyor ne de barış sağlıyor. Ve kesinlikle adalet de getirmiyor.”
Mektubun diğer imzacılarından barış araştırmacısı Inbal Ben Ezer ise mektubun, hem Filistinlilerin sesini hem de İsrail içinde savaş karşıtı olanların sesini yükseltmeyi amaçladığını söylüyor.
İsrail’de savaşın gerçek yüzünün medyada çoğunlukla yansıtılmadığını belirten Ben Ezer, İsviçre’de daha geniş ve dengeli bilgiye eriştikleri için harekete geçme sorumluluğu hissettiklerini ifade ediyor.
İsviçre'den beklentiler ne?
Yahudi gazetesi Tachles’in genel yayın yönetmeni Yves Kugelmann’a göre, İsviçre’deki İsrailli topluluğun İsrail hükümetlerine eleştirel yaklaşımı yeni değil. Ancak bu kez bu eleştirinin bir grup olarak ve kamuoyuna açık şekilde dile getirilmesi dikkat çekici. Kugelmann, İsviçre'nin Cenevre Sözleşmeleri’nin koruyucusu olarak özel bir konumda olduğuna ve mektubun bu nedenle Dışişleri Bakanlığı'na gönderildiğine dikkat çekiyor.
“İsviçre, Orta Doğu konusunda diğer devletlerden daha fazla ‘denge politikası’ izliyor.”