Federal hükümetin yayınladığı raporlar, özellikle "Elektrik Kesintisine Son" inisiyatifine karşı hazırlanan karşı teklif ile ilgili olanlar, Greenpeace'in tepkisini çekti. Çevre örgütü, bu raporlarda nükleer enerjinin potansiyelinin "abartıldığını" savunurken, Bern yönetimi bu eleştiriyi reddediyor.
Nükleer enerjinin maliyeti ve kârlılığı, bu enerjinin arz güvenliği, bir reaktörün inşa süresi, sürekli elektrik üretiminin önemi ve gelecekteki atom enerjisi vaatleri gibi konularda İsviçre hükümeti ile Greenpeace arasında görüş ayrılıkları bulunuyor. Ayrıca, kış aylarında elektrik sıkıntısı riski, fotovoltaik enerjinin katkısı ve Ukrayna'daki savaşın etkisi gibi temel konularda da devlet ile çevre örgütü aynı fikirde değil.
Greenpeace, 11 Mart'ta yayınlanacak bir basın bildirisinde, geçen yıl federal hükümet tarafından yayınlanan iki nükleer enerji raporuna tepki gösterdi. Çevre örgütü, bu raporlarda nükleer enerjinin potansiyelinin olduğundan daha parlak gösterildiğini iddia ediyor. Bern yönetimi ise bu eleştirileri kabul etmiyor ve raporların objektif verilerle hazırlandığını belirtiyor.
İsviçre, 2011 yılında Japonya'daki Fukushima nükleer felaketinin ardından nükleer enerjiden kademeli olarak çıkma kararı almıştı. Ancak, son yıllarda enerji güvenliği ve iklim hedeflerine ulaşma konusundaki endişeler, nükleer enerjiye bakışı yeniden gündeme getirdi.
Greenpeace ve diğer çevre örgütleri, nükleer enerjinin risklerine ve yüksek maliyetlerine dikkat çekerek, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmanın daha sürdürülebilir ve ekonomik olduğunu savunuyor. Ayrıca, geçmişte yaşanan nükleer kazalar ve komşu ülkelerdeki pahalı nükleer projeler de bu endişeleri artırıyor.
Sonuç olarak, Fukushima felaketinin üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen, nükleer enerji konusu İsviçre'de hâlâ tartışmalı bir mesele olarak kalmaya devam ediyor. Hükümetin enerji politikaları ve çevre örgütlerinin eleştirileri, bu konudaki tartışmaların önümüzdeki yıllarda da süreceğini gösteriyor.