
Gündemde; ABD’nin Avrupa’ya yönelik gümrük baskısı, İsviçre’nin ABD’deki yatırımları ve olası bir ticaret anlaşmasının zeminini oluşturmak var.
Trump yönetiminin agresif vergi politikaları, ABD’nin Avrupa ve Çin başta olmak üzere pek çok ülkeyle ekonomik gerilimini artırdı. Ancak şimdi ABD yönetimi, büyük aktörlerden sonuç alamayınca daha küçük ama stratejik ülkelerle masaya oturmayı hedefliyor. Bu bağlamda İsviçre, 100 milyar frankı aşan ABD yatırımlarıyla dikkat çeken bir partner olarak öne çıkıyor. Özellikle Roche ve Novartis gibi dev ilaç firmalarının yatırım vaatleri, görüşmelerin seyrinde güçlü bir koz olabilir.
Ancak beklentiler sınırlı. Keller-Sutter’ın ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile akşam saatlerinde yapacağı görüşmede somut bir anlaşma çıkması beklenmiyor. Yine de, İsviçre’nin ikili ticari ilişkilerde pozisyonunu netleştirmesi açısından bu temaslar büyük önem taşıyor.
İsviçre’nin ABD’ye sunabileceği bir diğer avantaj ise mesleki eğitim sistemi. Amerika’da uzun süredir ilgiyle takip edilen İsviçre’nin çıraklık modeli, iki ülke arasında ekonomik iş birliğini farklı bir boyuta taşıyabilir.
Öte yandan SP’li siyasetçiler bu ziyarete kuşkuyla yaklaşıyor. “Beklenen etki sağlanamayacak” diyenler, Trump yönetiminin ekonomik politikalarının keyfiyetine ve sürdürülemezliğine dikkat çekiyor. Buna karşılık liberal çevreler, güçlü yatırım taahhütlerinin ABD nezdinde İsviçre’nin elini güçlendireceğini düşünüyor.
İsviçre kamuoyunda ise Trump’ın gümrük hamlelerinin küresel tedarik zincirlerinde yol açtığı belirsizlikler, yükselen fiyatlar ve siyasi istikrarsızlık gibi etkiler yakından izleniyor. Bu yüzden, İsviçre hükümetinin bu süreçte sadece ticari çıkarları değil, siyasi istikrarı ve uzun vadeli güven ortamını da göz önünde bulundurması gerekiyor.