Bugüne kadar şirketlerin devlete olan vergi, harç ve AHV (sosyal güvenlik) borçları genellikle haciz yoluyla tahsil ediliyordu. Ancak bu yöntem, borçların ödenmemesi durumunda dahi şirketin faaliyetlerine devam edebilmesine olanak tanıyordu. Yeni düzenleme ile birlikte ticaret siciline kayıtlı şirketler, bu tür borçlarını ödemedikleri takdirde artık doğrudan iflas süreciyle karşı karşıya kalacak.
Bu paradigma değişikliği, özellikle kısa vadeli mali sorunlarla boğuşan şirketlerin ayakta kalmasını zorlaştıracak. Devlete olan yükümlülüklerini yerine getirmeyen firmaların, artık iflas tehdidiyle karşılaşması, işletme sahipleri ve çalışanlar açısından ciddi sonuçlar doğurabilir.
Yeni yasa sadece borçlu şirketleri değil, alacaklı kamu kurumlarını da etkileyecek. Önceden daha hızlı işleyen haciz sürecini kullanan kamu otoriteleri, artık diğer özel alacaklılarla aynı süreci izlemek zorunda kalacak. Bu durum, kamu idarelerinin yükünü artıracak ve daha yüksek maliyetli iflas prosedürlerini beraberinde getirecek.
Yasada yapılan değişiklikler özel alacaklılar açısından bazı avantajlar sunuyor. Artık bir şirketin iflas süreci başladığında, dava masraflarını devlet üstlenecek ve alacaklılar bu sürece yüksek ek maliyet olmaksızın katılabilecek. Ayrıca ilk kez, tüzel kişiliklerin ticaret sicilindeki verilerine ücretsiz erişim sağlanacak. Böylece borçlular hakkında daha sağlıklı bilgi edinmek mümkün olacak.
Reform, özellikle aşağıdaki kamu alacakları için geçerli olacak:
Bu borçların ödenmemesi, doğrudan şirketin tasfiye edilmesiyle sonuçlanabilecek iflas sürecini tetikleyecek.
Yeni düzenlemenin temel amacı, kamu alacaklarının ciddiye alınmasını sağlamak ve devletin alacaklarını daha etkili bir şekilde tahsil edebilmesini mümkün kılmak. Bu adım, aynı zamanda sosyal sigorta sistemlerinin korunması ve borcunu ödemeyen şirketlerin sistematik şekilde avantaj sağlamasının önlenmesi anlamına geliyor.