Basel gezinizin ilk durağı mutlaka şehrin kalbinde yer alan ve göz alıcı kırmızı rengiyle dikkat çeken Basel Rathaus, yani Belediye Binası olmalı. 1500’lü yıllarda inşa edilen bu yapı, hem tarihi hem de mimari açıdan büyük bir öneme sahip. Marktplatz Meydanı’nda yer alan bu bina, özellikle sabahın erken saatlerinde güneş ışınlarıyla birlikte büyüleyici bir görüntü sunuyor. Eğer fırsatınız varsa, gün batımında bu binayı bir kez daha ziyaret etmek harika fotoğraflar yakalamanızı sağlayabilir.
Belediye Binası’nın hemen ardından, Ren Nehri kıyısında bulunan Basel Minster Katedrali’ne geçebilirsiniz. 1019 ile 1500 yılları arasında inşa edilen bu devasa yapı, Romanesk ve Gotik tarzın mükemmel bir birleşimini sergiliyor. Katedralin çan kulesine çıkıp Basel'in manzarasını izlemek ise bu gezinin en unutulmaz anlarından biri olacaktır.
Eski şehri keşfederken, Spalentor Kulesi'ni de görmeden geçmeyin. Orta Çağ’dan kalma bu etkileyici yapı, Basel’in geçmişine kısa bir yolculuk yapmanızı sağlayacak. Şehrin batı girişinde bulunan bu kule, tarihî şehir surlarının günümüze ulaşabilen nadir parçalarından biri.
Basel, sanata olan tutkusu ile bilinir. Şehirdeki sayısız müzeden biri olan Kunstmuseum Basel, Avrupa’nın en eski sanat koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapıyor. Van Gogh, Monet, Picasso gibi dünya çapında ünlü sanatçıların eserlerini görmek için müzeyi ziyaret etmek harika bir seçenek olabilir. Zamanınız kısıtlıysa bile, Basel'deki bu zengin sanat koleksiyonuna kısa bir göz atmanızı öneririm.
Sanatla dolu bir gün geçirdikten sonra, Jean Tinguely Çeşmesi’ni ziyaret edebilirsiniz. 1977 yılında ünlü İsviçreli sanatçı Jean Tinguely tarafından tasarlanan bu hareketli çeşme, bir zamanlar bu alanda bulunan tiyatro sahnesinin neşeli atmosferini anımsatıyor.
Basel gezinizin ikinci yarısında, Ren Nehri boyunca keyifli bir yürüyüş yaparak şehrin huzurlu atmosferini deneyimleyebilirsiniz. Özellikle Mittlere Brücke (Orta Köprü) üzerinden geçerek nehrin diğer yakasına, Kleinbasel bölgesine yürüyün. Buradan şehrin panoramik manzarasını izlemek büyüleyici olacaktır. Nehrin kenarındaki banklarda oturup şehri izlemek, özellikle sabah saatlerinde ya da akşamüstü oldukça rahatlatıcıdır. Ayrıca, Ren Nehri'nin serin sularında yüzen yerel halkı izlemek de Basel’in yaşam tarzına dair size ilginç bir bakış açısı sunabilir.
Basel’de en az bir gece konakladığınızda, otelinizden alacağınız Basel Card ile şehri ücretsiz toplu taşıma araçlarıyla keşfetme şansınız olacak. Bu kart, aynı zamanda birçok müze ve turda indirim de sağlıyor. Bu sayede hem bütçenizi zorlamadan şehirde dolaşabilir hem de şehrin sunduğu tüm güzellikleri keşfedebilirsiniz.
Eğer zamanınız varsa, Basel’de görülmesi gereken birkaç yer daha var. Basel Güzel Sanatlar Müzesi (Kunstmuseum Basel) dışında, şehrin önde gelen başka bir müzesi olan Museum der Kulturen’i ziyaret edebilirsiniz. Bu müze, farklı kültürlere ait zengin bir koleksiyon sunuyor.
St. Alban Bölgesi, şehrin daha sakin ve yeşil bir köşesi olarak öne çıkıyor. Burada yer alan Basel Kağıt Fabrikası (Papiermühle), eski kağıt yapım tekniklerini öğrenebileceğiniz ilginç bir müze. Bu bölge, Basel’in Küçük Venedik olarak adlandırılan kısmı olup, sakin bir yürüyüş yapmak için idealdir.
Barfüsserplatz Meydanı ise şehrin tam kalbinde, hem alışveriş yapmak hem de tarihi atmosferi solumak için mükemmel bir nokta. Özellikle Noel döneminde bu meydan, pazarları ve ışıklarıyla büyüleyici bir atmosfere bürünüyor.
Spalenberg bölgesi ise tarihi dokusu ve şirin butik mağazalarıyla alışveriş meraklıları için harika bir durak olacaktır. Dar arnavut kaldırımlı sokakları ve eski evleri ile bu bölge, Basel’in en otantik köşelerinden biridir.
Basel’de geçireceğiniz bu kısa süre, şehrin tarihi ve kültürel zenginliklerini keşfetmek için yeterli olacak. Basel’in sakin sokaklarında dolaşırken, her köşesinde sizi farklı bir sürpriz bekliyor olacak. Göz alıcı mimarisi, zengin sanat mirası ve Ren Nehri’nin huzur veren manzarasıyla Basel, her gezginin unutamayacağı bir şehir olarak hafızalarda kalacak.