
1997’den bu yana farklı kurumların farklı tanım önerileri getirmesine rağmen ortak bir noktada buluşulamaması, tartışmaları hem siyasi çevrelerde hem de Müslüman topluluklar arasında tekrar alevlendirdi.
Anadolu Ajansı’nın “İngiltere’de İslamofobi Tartışmaları” başlıklı üç bölümlük dosyasının ilk bölümünde, ülkede neden hâlâ ortak bir tanım üzerinde anlaşma sağlanamadığı ve bu durumun Müslümanlar üzerindeki yansımaları ele alındı.
Londra’dan aktarılan bilgilere göre, Müslümanlara yönelik nefret suçlarının arttığı bir dönemde hükümet, yıllardır çözülemeyen İslamofobi tanımı için 28 Şubat’ta Müslüman temsilciler, akademisyenler ve bağımsız uzmanlardan oluşan bir çalışma grubu kurduğunu duyurmuştu. Söz konusu grup hazırladığı raporu geçtiğimiz ay hükümete sundu. İngiltere yönetimi, yeni tanımın yıllardır süren belirsizlikleri sonlandırmasını ve Müslümanların karşı karşıya kaldığı ayrımcılıkla mücadelede daha net bir çerçeve sunmasını amaçladığını belirtiyor.
1997’den bu yana tartışma konusu olan kavram
“İslamofobi” terimi, İngiltere’de ilk kez 1997’de Runnymede Trust’ın yayımladığı raporla yaygın kullanıma girdi. Vakıf, o dönem kavramı “İslam’a yönelik asılsız düşmanlık ve bunun sonucundaki ayrımcılık” olarak tanımlamıştı. 2017’de güncellenen raporda ise İslamofobi, “Müslüman karşıtı ırkçılık” şeklinde daha kapsamlı bir ifadeyle yeniden tanımlandı.
2018'de İngiltere Müslümanlarına ilişkin Karma Parlamento Grubu (APPG) da kavramı “Müslümanlıkla bağlantılı ya da Müslüman olduğu varsayılan kişileri hedef alan bir ırkçılık türü” olarak tanımladı. Bu tanım bazı yerel yönetimler ve üniversiteler tarafından benimsenirken, hükümet tarafından kabul edilmedi.
Tanımdaki anlaşmazlıkların devam etmesi üzerine eski Başbakan Yardımcısı Angela Rayner, Şubat ayında yeni bir çalışma grubunun oluşturulduğunu açıkladı. Çalışma grubunun, Britanyalı Müslümanların farklı deneyimlerini yansıtan yeni bir “Müslüman karşıtı nefret ve İslamofobi” tanımı ortaya koyması bekleniyor. Grubun başkanlığını ise eski Muhafazakâr Parti milletvekili ve eski başsavcı Dominic Grieve yürütüyor.
Müslüman toplulukların beklentisi: Resmi bir tanım
Bugün İslamofobi kavramı, Müslümanlara yönelik olumsuz siyasi ve toplumsal söylemlerden fiziksel saldırılara, çevrim içi nefret içeriklerinden kurumsal ayrımcılığa kadar geniş bir yelpazede kullanılıyor. Birçok Müslüman kuruluş, “İslamofobi” kelimesinin “fobi” ifadesi nedeniyle sınırlı kaldığını düşünse de, resmi bir tanımın yapılmasının toplumsal farkındalık açısından büyük önem taşıdığını vurguluyor.
“En fazla nefret suçunun işlendiği yıl geride kaldı”
Southampton Üniversitesi’nde İslamofobi üzerine çalışan akademisyen Dr. Maisha Islam, resmi bir tanım üzerinde anlaşma sağlanamamasının iki ana nedene dayandığını belirtiyor: “ifade özgürlüğü tartışmaları” ve “paradoksal İslamofobi yaklaşımı.”
Islam, tanım eksikliğinin kendisinin dahi İslamofobik bir tutum olarak görülebileceğini dile getirerek şunları söylüyor:
“İngiltere’de Müslümanlara yönelik nefret suçları artmasına rağmen onlara yönelik net bir güvence sağlanmış değil. Geçen yıl kayıtlara göre, Müslümanlara karşı en fazla nefret suçunun işlendiği yıl oldu. Hükümet 2019’da bu konuda tanım geliştirme sözü vermişti ancak hâlâ bir ilerleme yok. Bu durumun kendisi bile İslamofobiyle ilgili sorunları büyütüyor.”
Tanım eksikliği raporlamayı ve güven ilişkisini zedeliyor
Resmi tanımın olmayışı, nefret suçlarının doğru şekilde rapor edilmesini ve kayıt altına alınmasını da güçleştiriyor. Islam bu duruma dikkat çekerek Barones Sayeeda Warsi’nin sözlerini hatırlatıyor:
“Adını koymaya cesaret edemediğiniz bir sorunla gerçek anlamda mücadele edemezsiniz.”
Tanımdaki belirsizlik, Müslüman toplulukların devlet kurumlarına duyduğu güveni de zayıflatıyor. Islam, “Camilere yönelik saldırılar ve aşırı sağ yürüyüşler artık günlük bir gerçeklik haline geldi. Bu koşullarda tanım eksikliği ciddi bir güvensizlik yaratıyor.” diyor.







