Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Nur Hayat Yıldız
10 yılı aşkın süredir bireysel seanslar ve atölyeler aracılığıyla; mindfulness, nefes terapisi ve bütünsel dönüşüm alanlarında bireylere rehberlik ediyorum. Amacım, modern yaşamın karmaşasında özle buluşmayı, içsel dengeyi yeniden kurmayı ve bireyin kendi en iyi versiyonuna ulaşmasını desteklemek. Çalışmalarımda bilimsel temelli tekniklerle spiritüel farkındalığı buluşturarak, katılımcılara hem zihinsel hem de duygusal düzeyde derinleşebilecekleri alanlar sunuyorum. Her yolculuk bir keşif, her dokunuş bir dönüşüm.
İç Dünyamızın Kapalı Kapıları
Duygularımız çoğu zaman karanlık bir odanın içinde yankılanan fısıltılar gibi. Dışarı çıkmak ister ama kapıyı aralamaya cesaret edemez.

İçimizden geçenle dışarıya yansıttığımız arasında görünmez bir perde vardır; kalınlığı günün ruhuna, insanın yorgunluğuna, karşısındaki kişiye göre değişir. Bazen o perde, gerçeğimizi saklamayı bir savunma zannederiz. Oysa çoğu zaman bizi en çok yoran, işte o görünmez örtünün ağırlığıdır.

Birçoğumuzun içinde taşıdığı o sıkışmışlık halinin ortak bir dili var. Söylemek isteyip söyleyemediğimiz, hissettiğimiz halde yüzümüzdeki ifadeye yansıtamadığımız, kalbimize çöken ama dudaklarımızdan taşmayan duyguların dili. Hepimiz gün içinde bir yerlerde kendimize küçük oyunlar oynarız. Bir gülümsemenin arkasına sakladığımız kırgınlıklar, bir suskunluğun ardında gizlenen öfke, “iyiyim” derken içimizde dolaşan belirsiz bir ağırlık. Kendi karanlığımızı saklamayı marifet sayar, gerçek duygularımızı gölgeye iteriz. Sanki göstermesek yok olacaklarmış gibi. Oysa oradadırlar, biz bakmasak da nefes alırlar.

Hayatın içinde ayrı ayrı personası olan bir varlık insanoğlu. Evde başka bir yüz, işte başka bir duruş, ilişkide bambaşka bir taraf. Kendi içimizde bölünmüş gibi yaşamamızın nedeni biraz da duygularımızla kurduğumuz o mesafeli ilişki. Bazen kendimizi korumak için, bazen en yakınımızı incitmemek için, bazen de alıştığımız rolü bozmamak adına, içimizdekini söylemek yerine bir başka beni çıkarırız sahneye. Ve her yeni persona, doğal halimizi biraz daha gölgede bırakır.

Bu gölge hali fark etmek, insanın kendine attığı en dürüst adımdır aslında. Çünkü sakladıkça büyüyen, sustukça sertleşen duygular bir süre sonra bizi bizden uzaklaştırır. Dışarıya sunduğumuz görüntü ile içimizde yaşadığımız deneyim arasında bir uçurum açılır. Bu uçurum derinleştikçe yalnızlaşırız. Kendimize yabancılaşırız. Ve sonunda ne hissettiğimizi unuttuğumuz bir yaşamın içine sıkışırız.

Oysa duygularımızı olduğu gibi kabul etmek, onların karanlığını aydınlatmak, her birine ismini koymak büyük bir özgürlüktür. Çünkü duygu denen şey, ortaya çıktığında hafifler. İfade edildiğinde şekil değiştirir. Yüzeye çıktığında artık bizi yönetemez. Kendimizi olduğu gibi gösterme cesareti, ilişkilerimize de bambaşka bir derinlik getirir. Çünkü açıklık, başkalarının kalbine giden en kısa yoldur. Bir insan kendi duygusunu dürüstçe ortaya koyduğunda karşısındakine de rahatlık verir; o kişi de kendi iç sesini duyma cesareti bulur.

Özel ilişkilerde de sosyal hayatın içinde de en çok aranan şey; anlaşılmak ve görülmektir. Ama görülmek için önce kendimizi göstermemiz gerekir. Hala içimizde sakladığımız duygularla dolaşırken, karşı tarafın bizi tam olarak anlamasını beklemek bir yanılsamadır. Kendimizi görünür kıldığımızda, kırılganlıklarımızı saklamadan sunduğumuzda, aslında en güçlü halimizi açığa çıkarırız. Çünkü insan, kırılganlığıyla bütündür. Onu yok saydığında değil, onunla barıştığında tamamlanır.

Belki de her hafta, her gün, hatta her an kendimize şu soruyu sormak iyi gelir: Şu an gerçekten ne hissediyorum? Bu his beni nereye götürüyor? Ve bu hissi paylaşmama engel olan şey ne? Bu soruların cevabı, karanlıkta kalan duygularımızı birer birer aydınlığa çıkarır. Biz kendimizi tanıdıkça, ifade ettikçe, içimizdeki sıkışma çözülür. Hayat biraz daha akışkanlaşır, ilişkiler biraz daha yumuşar, nefesimiz biraz daha genişler.

Belki de özgürlük, bambaşka bir yerde değil, içimizde kıpırdayan her duyguyu kabul etme cesaretinde saklıdır. Ve o cesaret, hepimizin kapısını çalacak güce sahiptir. Yeter ki biz, duygularımızın karanlık ifşasına kulak verebilelim.

 

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Yazıları
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video