Swissmem Başkanı Martin Hirzel'e göre, bu sertifikasyon ürün güvenliğini sağlamak için kritik bir rol oynuyor. Örneğin, bir teleferik sisteminin güvenli çalıştığının veya bir makinenin çalışanlar için tehlike oluşturmadığının belgelenmesi gerekiyor.
Eğer yeni bir anlaşma sağlanamazsa, İsviçreli üreticiler AB tarafından onaylanan bir denetimciyle çalışmak zorunda kalacak ve AB'de bir şube açmaları gerekecek. Bu durum, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için ciddi finansal ve bürokratik yükler getirecek.
Medikal teknoloji sektörü, bu tür zorlukların etkilerini şimdiden hissetmiş durumda. Üç yıl önce, İsviçre'nin AB ile müzakereleri durdurmasının ardından, AB bu sektördeki İsviçre sertifikalarını tanımayı bırakmıştı. Bunun sonucunda, birçok firma AB içinde yeni bürolar açarak süreçlerini yeniden düzenlemek zorunda kaldı.
Her sektör, AB ile bir anlaşmanın eksikliğinden aynı şekilde etkilenmiyor. Örneğin, makine, elektronik ve metal sektöründe yalnızca tamamlanmış ürünler sertifikalandırılmak zorunda. Bu nedenle, bu sektörlerdeki küçük işletmeler daha az düzenlemeyle karşı karşıya.
Swissmem, AB ile yeni bir anlaşmanın ticaret için faydalı olabileceğini kabul ediyor, ancak bunun her koşulda kabul edilmemesi gerektiğini savunuyor. Özellikle, İsviçre'nin serbest işgücü piyasasının korunması ve zorunlu asgari ücret gibi uygulamalara karşı çıkıyorlar.
AB, mevcut sertifika tanıma anlaşmasını güncellemeyi, İsviçre'nin yeni AB anlaşmalarını kabul etmesine bağlıyor. Bu durum, İsviçre ekonomisinin belirli sektörlerinde belirsizlikler yaratıyor ve yeni düzenlemelerin gerekliliğini gündeme getiriyor.
Sonuç olarak, İsviçre'nin AB ile yeni bir anlaşmaya varması, ekonomik çıkarlar ve politik öncelikler arasında dikkatlice dengelenmesi gereken bir mesele olarak öne çıkıyor.