Colmar iyi korunmuş tarihi binaları, daracık sokakları ve su kanallarıyla ünlü. Kasabanın en özel bölgesi ise “Küçük Venedik” (Petite Venice) denilen yer. Burası rengarenk binaları, aslında Venedik’te olduğundan çok daha dar ve kısa kanallarıyla kelimenin tam anlamıyla bir peri masalının “ana üssü” gibi. Eğer bahar ve yaz aylarında gelmişseniz, gondollarla bir gezintiye çıkıp kasabaya bir de o açıdan bakabilirsiniz. Kanalların hemen kenarındaki kafelerde oturup gondolları seyretmek de ayrı bir keyif. Yeni yılda ise tüm kasaba gibi burası da ışıl ışıl oluyor.

Colmar`daki binaların her birinin farklı bir karakteri var. Gerçekten hiç durmadan yürümek pek mümkün değil. İlla bir binanın mimarisine ya da penceresindeki bir detaya takılıyor insan. Bunlardan birisi de kalp şekilli panjurlar. Colmar sakinlerinin anlattığına göre panjurlardaki kalp şekli o evde evlenme çağında bir genç kızın olduğunu simgelermiş geçmişte. Hatta o kız evlenip yuvasını kurduktan sonra da o kalp figürünün arkası bir ahşapla kapatılırmış.
İlgi çeken bir diğer bina ise kafalarla süslü, Colmar’ın en şık oteli La Mansion des tetes. 1609 yılında inşa edilen ve Kafalar Evi olarak geçen otel, binanın üzerindeki kafalardan dolayı bu ismi almış.
Bartholdi, Özgürlük Heykeli ve Osmanlı Tarihi çakışırsa…
Gelelim Colmar`ın Osmanlı tarihiyle ilişkisine. Kasabanın girişinde sizi ‘tanıdık’ bir yüz karşılayacak. Özgürlük Heykeli… Evet, bildiniz! Hani şu New York kentinin hatta belki de tüm ABD’nin simgesi olan o heykel. “Neden” derseniz, bu yapıtı tasarlayan heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi Colmar doğumlu. Yani kasabanın en ünlü kişisi. Meraklıları için hemen belirtelim, Colmar’da bir Bartholdi Müzesi‘nin yanı sıra adını taşıyan bir lise ve sık bir restoran da var.

Gelelim hikayeye: Rivayet o ki dünyaca ünlü fransız heykeltraş, özgürlük heykelinin prototipini Osmanlı İmparatorluğu için yapmış. Yıl 1854. Mısır, içişlerinde bağımsız dışişlerinde Osmanlı'ya bağlı bir eyelet. Başında Vali Said Paşa var, Osmanlı tahtında ise Sultan Abdülmecit oturmakta. Vali Said Paşa, Fransızlara yaptıracağı Süveyş Kanalı projesini Abdülmecit Han'a sunmuş.1854 yılında saraya sunulan projede kanalı süsleyecek dev bir heykel planı da var. Limanda duracak, eski Mısır kıyafetleri içinde olacak bu kadın heykelinin bir elinde meşale yer alacak ve yüzü batıya dönük olacak. Doğudan batıya uygarlığın ışığını götürecek. Heykelin siparişi Bartholdi'ye veriliyor. Ancak Vali Said Paşa öldükten sonra yerine geçen İsmail Paşa, heykelin müslüman halk arasında huzursuzluk yaratacağını düşünüyor ve heykeli istemiyor. Süveyş Kanalı ise 1869 yılında heykelsiz açılıyor.
Burada rivayet muhtelif. Kimileri heykelin Osmanlı parası ile yapılıp tamamlandığını, hatta gemiye bile yüklenmişken istenmeyince Paris`te bir depoya kaldırıldığını söylüyor. Kimileri ise projenin sadece fikir aşamasında kaldığını, birkaç prototip yapımından öteye geçmediğini savunuyor. Sonuçta heykel yıllar sonra değişiklikler yapılarak Fransa`dan Amerika`ya yollanıyor. Bu ilginç hikaye ve Bartholdi`nin diğer eserleriyle ayrıntılı bilgiyi Bartholdi Müzesi`nde bulabilirsiniz.
Colmar`ın müzeleri
Bartholdi dışında Colmar`da birçok müze mevcut. Oyuncak Müzesi, Doğal Tarih Müzesi, Adolph House görülmesi gereken yerler. Ama bazı yerler var ki zaten oraları gözden kaçırmanız mümkün değil. Bunlardan biri de Pfister Evi. Burası kasabanın en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden biri. Schwendi Çeşmesi, Hansı Müzesi, St. Martin Katedrali de kasabanın görülmesi gereken yerlerinden.
Colmar’dan ne alınır?

Burada da birçok turistik kentte olduğu gibi hediyelik eşya mağazaları var ancak Colmar’dan alınabilecek en güzel şey belki de şarap. Ne de olsa Alsace şarap başkenti burası. Bunu dışında küçük butik fırınlarda taze taze pişen kurabiyeler, renk renk macaronlardan kesinlikle yanınızda götürmek isteyeceksiniz. Fransız usulü krepleri de denemeden dönmeyin derim.
nA
[KTU / ID-5778]
Quelle: kA