
Sabah uyandığımızda ilk iş telefonumuza uzanıyoruz. Arkadaşlarımızın, ailemizin hatta hiç tanımadığımız insanların paylaşımlarını ilgiyle takip ediyoruz. Kendi paylaşımlarımızın ne kadar beğeni aldığını görmek için sık sık ekranı yeniliyoruz.
Facebook, Instagram, Twitter, TikTok… Liste uzayıp gidiyor. Bu platformlar, hayatımızı kolaylaştırdığı kadar bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Sosyal medya doğru kullanıldığında büyük fırsatlar sunuyor ama bilinçsizce kullanıldığında ciddi sorunlara yol açabiliyor.
Sosyal medyanın pozitif etkilerinden biri, daha önce sesi duyulmayan insanlara ses olabilmesi. Eskiden toplumsal hareketler meydanlarda, yürüyüşlerde kendini gösterirken, artık dijital dünyada da güçlü bir şekilde varlık gösterebiliyor. Küçük bir bölgede başlayan bir hareket, sosyal medya sayesinde kısa sürede milyonlara ulaşabiliyor.
Örneğin; kadın hakları, çevre hareketleri ve ırkçılıkla mücadele gibi konular, sosyal medyanın gücünü arkasına alarak daha fazla görünürlük kazandı.
Sosyal medya, insanlara kendilerini ifade etme konusunda büyük bir özgürlük sundu. Artık herkes, düşüncelerini, duygularını dünya ile paylaşabiliyor. YouTube, Instagram ve TikTok gibi platformlar, insanların yaratıcılıklarını sergileyebilecekleri alanlar haline geldi.
Ancak bu özgürlük, bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Özellikle gençler için sosyal medya, büyük bir kıyaslama alanı haline geldi. Kusursuz görünen hayatlar, estetik filtreler ve mükemmel pozlar, birçok kişiyi yetersiz hissettirebiliyor. Gerçekçi olmayan güzellik ve başarı algıları, özellikle gençler üzerinde psikolojik baskı yaratabiliyor. Hepimiz aynı sorunun içinde kaybolduk. Gerçek hayat mı, yoksa sosyal medyada sunduğumuz ya da bize sunulan hayat mı?
Bir diğer örnek; geçtiğimiz hafta Uluslararası Af Örgütü tarafından yayımlanan ankete göre, İngiltere’deki Z kuşağı sosyal medya kullanıcılarının (13-28 yaş arası) yüzde 73’ü internette kadın düşmanlığı içeren paylaşımlara tanık olmuş ve bunların yarısı her hafta bu tür içeriklerle karşılaştığını belirtiyor.
Anket sonuçları, 13 yaşındaki bir çocuğun sosyal medyada yaşadığı sorunlar nedeniyle bir kız öğrenciyi öldürmesini konu alan Netflix dizisi Adolescence'in yayınlanmasıyla birlikte, sosyal medya platformlarının daha yoğun tartışıldığı bir dönemde açıklandı. Çocuklar ve gençler, izledikleri yapımlardan etkilenerek sosyal medyada hızla tepki verebiliyor. Üstelik yalnızca tepki göstermekle kalmayıp, hakkında yeterli bilgiye sahip olmasalar bile kısa sürede bir konu hakkında fikir oluşturabiliyor.
Tüm bu olumsuz örneklerin yanısıra sosyal medyanın sunduğu avantajlar azımsanmayacak kadar fazla. Sosyal medyanın en büyük avantajlarından biri de bilgiye hızlı ulaşım. Ancak bu hız, bazen yanlış bilgi yayılmasını da kolaylaştırıyor. Özellikle haber konusunda sosyal medya çok tehlikeli bir alan olabiliyor.
Bugün birçok insan, haberi doğrudan sosyal medya üzerinden takip ediyor. Ancak burada ciddi bir problem var. Kaynağı doğrulanmamış bilgiler hızla yayılabiliyor ve toplumda infiale neden olabiliyor. Özellikle “Twitter gazeteciliği” (şimdiki adı X) adı altında ortaya çıkan akımla birlikte, herkes haber paylaşır hale geldi. Oysa gazetecilikte en önemli şey, bilginin doğruluğudur. Kaynağı doğrulanmamış bir haber, büyük kitleleri yanlış yönlendirebilir.
Sosyal medya, toplumsal değişimi hızlandıran ve bireylerin kendilerini ifade etme biçimini değiştiren güçlü bir araç. Ancak bu gücün bilinçli ve sorumlu bir şekilde kullanılması gerekiyor.
Peki, gelecekte sosyal medyanın getirdiği bu değişime nasıl uyum sağlayacağız? Dijital dünyada kendimizi nasıl ifade edeceğiz? Ve en önemlisi, bu yeni iletişim döneminde toplumsal normları nasıl şekillendireceğiz?
Bu soruların cevapları, hep birlikte inşa ettiğimiz ve edeceğimiz dijital gelecekte gizli.