
Eğer geleceğe dair hayal kurmak bile bir lüks haline geldiyse? İşte tam da bu noktada durup düşünmek gerekir.
Genç olmak, hayal kurmak, denemek, hata yapmak, tekrar denemek, bazen kaybolmak ama hep yeniden ayağa kalkmak demektir. Peki ya gençliğiniz sürekli belirsizlik, baskı ve kaygı içinde geçiyorsa? Eğer geleceğe dair hayal kurmak bile bir lüks haline geldiyse? İşte tam da bu noktada durup düşünmek gerekir.
Bir düşünelim: Pandemi döneminde aylarca evlere kapanan, uzaktan eğitimle boğuşan, işsizlik ve hayat pahalılığı karşısında çaresiz kalan bir nesilden bahsediyoruz. Uzun ve yıpratıcı bir pandemi sonrası dünya kendine gelmeye çalışırken gençler gelecek kaygısı yaşıyor.
“Gençler geleceğimiz" denir ama bugünün gençleri geleceğe dair pek umutlu değiller. Adaletsizlik hissi, hak ettiklerine ulaşamama duygusu, sürekli bir belirsizlik içinde yaşamak onları yıpratıyor.
Gençler kendilerini duyulmamış, anlaşılmamış hissettiklerinde, sisteme güvenlerini kaybediyor. Siyasi partilere duyulan güvenin azalması, gençlerin yeni yollar aramasına neden oluyor. Son zamanlarda Avrupa’nın bir çok kentinde yaşanan protestolar aslında gençlerin bir çıkış yolu arayışının göstergesi.
Geçtiğimiz haftalarda Sırbistan’da gençler, adalet ve değişim için sokaklara döküldü.Belgrad’da yüz binlerce kişi bir araya gelerek sadece Cumhurbaşkanı Vucic’in istifasını değil, aynı zamanda daha güvenli bir gelecek talep etti. Bu tepki, gençlerin artık sessiz kalmak istemediğini ve kendi gelecekleri için mücadele etmeye kararlı olduklarını gösterdi. Keza benzer gösteriler Yunanistan'da gerçekleşti. Çoğunluğu gençlerden oluşan protestocular, 2023'teki tren kazasının ikinci yıldönümünde adalet için sokaklara çıktı.
Türkiye’de de bunun örneklerini açıkça görüyoruz. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından gençlerin protestolara yoğun katılımı, onların mevcut sisteme duyduğu güvensizliği ve değişim taleplerini gözler önüne serdi. Gençler, artık sadece seyirci olmak istemiyor; seslerini duyurmak, hak ettikleri geleceği kendileri inşa etmek istiyor.
Bugün gençler, sadece ekonomik sıkıntılarla değil, kendilerini ifade etme ve özgürce yaşama konularında da endişe duyuyorlar. Bir tweet atarken ya da diğer sosyal medya hesaplarından paylaşım yapmak istediklerinde iki kere düşünmek zorunda kalıyorlar. Kampüste, sokakta, sosyal medyada sürekli bir baskı hissediyorlar. Oysa gençlik demek özgürlük demektir. Eğer bir genç fikirlerini açıkça söyleyemiyorsa, istediği hayatı yaşayamayacağını düşünüyorsa gerçekten mutlu olabilir mi?
Gençler mutlu olursa, sadece bireysel anlamda değil, toplumsal olarak da güçlü bir yapı kurulur. Özgür düşünen, sorgulayan ve cesur bir nesil, demokrasiyi de ekonomiyi de daha sağlam hale getirir.
Gençleri susturarak değil, onların önünü açarak, onların isteklerine kulak vererek daha yaşanabilir bir gelecek kurabiliriz. Siyaset artık gençlerin sadece sorunlarını konuşan değil, onlarla birlikte çözümler üreten bir alan olmalı.
Çünkü özgür bir gençlik, gerçekten mutlu bir gençliktir. Ve mutlu gençlerin olduğu bir toplumda, gelecekte umut vardır.