Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Nur Hayat Yıldız
10 yılı aşkın süredir bireysel seanslar ve atölyeler aracılığıyla; mindfulness, nefes terapisi ve bütünsel dönüşüm alanlarında bireylere rehberlik ediyorum. Amacım, modern yaşamın karmaşasında özle buluşmayı, içsel dengeyi yeniden kurmayı ve bireyin kendi en iyi versiyonuna ulaşmasını desteklemek. Çalışmalarımda bilimsel temelli tekniklerle spiritüel farkındalığı buluşturarak, katılımcılara hem zihinsel hem de duygusal düzeyde derinleşebilecekleri alanlar sunuyorum. Her yolculuk bir keşif, her dokunuş bir dönüşüm.
Mindful ilişkiler: Gerçek bağ kurmanın cesareti
Birbirimize hiç olmadığı kadar yakınız. Bir “mesaj” kadar, bir “bildirim” kadar uzağız. Ama garip bir şekilde hiç bu kadar kopuk da olmamıştık.

İlişkiler, dostluklar, aile bağları… 
Hepsi sanki birer hızlı tüketim ürünü gibi: hızlı kuruluyor, çabuk bozuluyor, kolayca değiştiriliyor. Artık bir insanı tanımak için sabretmiyoruz, anlamak için beklemiyoruz.
Çünkü çağ bize sabrı değil, “ulaşılabilirliği” öğretiyor.
Ve ne kadar ulaşabiliyorsak, o kadar “vazgeçilebilir” hale geliyor her şey.

Birini gerçekten dinlemekten çok, sıra bize geldiğinde ne söyleyeceğimizi düşünüyoruz.
Birine gerçekten bakmaktan çok, kendi görülme ihtiyacımızı doyurmaya çalışıyoruz.
Sevgi bile, bir çeşit performansa dönüştü: “Ben daha çok veriyorum.”, “O beni yeterince fark etmiyor.”, “Neden ben hep anlayan oluyorum?”

Ama hiç durup şu soruyu soruyor muyuz: “Ben gerçekten seviyor muyum, yoksa sadece sevilmek mi istiyorum?”

Mindful bir ilişki, işte tam da burada başlar.
Yani yavaşlamakta, fark etmekte, kendine dürüst olmaktadır.
Bir başkasını suçlamadan önce, içimizdeki yankıya kulak vermekte.
Çünkü her ilişkide aslında karşımızdakini değil, kendimizi görürüz.
Kırıldığımız yer, kendi kırık yerimize dokunduğu içindir.
Yargıladığımız şey, çoğu zaman içimizde bastırdığımız bir yönümüzdür.
Ve uzaklaştığımız insanlar, aslında kendimizden uzaklaştığımız tarafların birer yansımasıdır.

Gerçek sevgi, cesaret ister.
Çünkü sevgi, kontrol etmeyi değil, teslim olmayı gerektirir.
Savunmalarını bırakmayı, “haklı” olma ihtiyacını kenara koymayı,
“Ben de hata yapabilirim.” diyebilmeyi…

Bu cesareti gösteremediğimizde, sevgi zırha dönüşür.
Kendimizi koruruz, ama aynı zamanda bağ kurma gücümüzü de kaybederiz.
Ve sonunda elimizde kalan şey, görünürde bir yakınlık ama kalben bir yalnızlıktır.

Belki de artık birbirimizi değil, kendi gölgemizi tanımanın zamanı gelmiştir.
Bir ilişkide neyin eksik olduğuna bakmadan önce,
benim içimde neyin görülmek istediğini fark etmenin…
Belki o zaman fark ederiz:
Hiçbir ilişki, bizi “tamamlamak” için gelmez.
Ama hepsi, bizi “bütün” halimize geri döndürmek için gelir.

Kendi içimizle barıştığımızda, karşımızdakini de savaş meydanı olarak görmekten vazgeçeriz.

Kendimize şefkat duyduğumuzda, başkalarını anlamak kolaylaşır.
O zaman ilişkiler zorlaşmaz; sadece gerçekleşir.
Ve o gerçeklikte bir huzur vardır — sessiz ama derin bir huzur.

Belki artık “doğru insanı bulmak” değil,
“doğru şekilde sevebilmek” zamanı gelmiştir.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Yazıları
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video