Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Nur Hayat Yıldız
10 yılı aşkın süredir bireysel seanslar ve atölyeler aracılığıyla; mindfulness, nefes terapisi ve bütünsel dönüşüm alanlarında bireylere rehberlik ediyorum. Amacım, modern yaşamın karmaşasında özle buluşmayı, içsel dengeyi yeniden kurmayı ve bireyin kendi en iyi versiyonuna ulaşmasını desteklemek. Çalışmalarımda bilimsel temelli tekniklerle spiritüel farkındalığı buluşturarak, katılımcılara hem zihinsel hem de duygusal düzeyde derinleşebilecekleri alanlar sunuyorum. Her yolculuk bir keşif, her dokunuş bir dönüşüm.
İsviçre’deki Türkler: Köklerimiz, günlük hayatımız ve ihtiyaçlarımız
İsviçre’nin düzenli şehirlerinde, sessiz göllerinin kıyısında, karlarla kaplı dağlarının eteklerinde dolaşırken belki de farkına varmadığımız bir gerçek var: Burada güçlü bir Türk toplumu yaşıyor. Onlar sadece çalışmak için değil, köklerini ve hayallerini de beraberinde getiren insanlar.

Peki, İsviçre’deki Türklerin sosyal hayatı nasıl?

“Evimiz” Neresi?

Birinci kuşak için hâlâ memleketin köyü, kasabası, çocukluğun kokusu var zihinde. İsviçre onlar için “çalışma yeri” olmuş yıllarca. Ama çocukları, torunları için burası bir “yuva”. İşte bu yüzden, Türklerin sosyal hayatı biraz iki arada bir derede gibi.

Hafta sonu kahvaltıda simit ve çay masada, akşamüstü ise çocuklar arkadaşlarıyla İsviçrece sohbet ediyor. Camiler, dernekler, kahvehaneler bir araya gelmenin adresi olurken; parklar, okullar, iş yerleri İsviçre toplumuyla buluşma alanı.

Zorluklar Yok mu?

Elbette var.

Gençler, evde Türkçe, dışarıda Almanca/Fransızca/İtalyanca arasında gidip gelirken bazen iki dili de tam oturtamıyor.

Aileler geleneksel değerleri korumak isterken, gençler daha özgür bir hayatın peşinde oluyor.

İsviçre toplumunda yer edinmek için çok çalışmak gerekiyor, çünkü göçmen olmanın beraberinde getirdiği önyargılar hâlâ var.

Ama bütün bunlar bir “engel” değil, daha çok “köprü” kurmak için fırsat.

Neye İhtiyaç Var?

Buradaki Türkler için en önemli ihtiyaçlardan biri görünür olmak. İsviçre’de Türklerin sadece çalışkan işçiler değil, aynı zamanda sanatçılar, girişimciler, akademisyenler, sporcular olduğunu gösterecek hikâyelere ihtiyaç var.

Gençlerin önünü açacak burslar, mentorluk programları, kültürel festivaller, hem kendimize güvenimizi artırır hem de İsviçre toplumuna “biz de bu ülkenin bir parçasıyız” der.

Aileler içinse en büyük ihtiyaç, kuşaklar arasında köprüler kurmak. Çocuklarımızın İsviçre’nin modern hayatını yaşarken, Türk kültürünün sıcaklığını da kaybetmemesi gerekiyor.

Son olarak şunu söyleyebilirim

Aslında İsviçre’deki Türklerin hikâyesi, köprülerin hikâyesi. Bir ayağımız memlekette, diğer ayağımız İsviçre’de. Bu köprü bazen zorlayıcı olabilir, ama unutmamak lazım: Köprüler iki yeri birbirine bağlar, ayırmaz.

Bizim yapmamız gereken, bu köprüyü daha sağlam, daha renkli ve herkesin üzerinde yürüyebileceği bir hale getirmek. Çünkü İsviçre’deki Türk toplumu artık misafir değil; bu ülkenin kalbine dokunan, geleceğine katkı sunan bir parça.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Yazıları
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video