
Yurtdışında yaşayan milyonlarca insan için bayram, iki uçlu bir duygusal deneyim haline gelebiliyor. Bir yanda kendi kurdukları yeni hayatlarında çocuklarına ve çevrelerine bayram kültürünü aktarma çabası, diğer yanda kilometrelerce ötede kalan aile büyüklerine, akrabalara ve çocukluk anılarına duyulan derin bir özlem…
Bayram günlerinde sosyal medya akışlarında ardı ardına paylaşılan aile fotoğrafları, birlikte açılan bayram sofraları, torunlarının elini öpen dedeler, geleneği sürdüren kalabalık akrabalar... Gurbetçilerin iç dünyasında bu görüntüler çoğu zaman sevinçten çok yalnızlık ve dışlanmışlık hissini besler.
Birçok psikolojik araştırma, bayram gibi yüksek duygusal beklenti barındıran dönemlerde yalnızlık hissinin derinleştiğini ve bunun özellikle göçmen toplumlarda depresyon ve kaygı belirtilerini artırabildiğini gösteriyor.
Elbette teknoloji bu yalnızlığı bir nebze olsun hafifletiyor. Eskiden bayramlarda sevdiklerimizi yalnızca telefonla arayabiliyorduk. Şimdi ise görüntülü konuşmalar sayesinde yüzlerini görebiliyor, bayram sevincini bir parça da olsa paylaşabiliyoruz. Fakat bu imkanın sağladığı yakınlık da yerini asla gerçek bir kucaklaşmaya, bir bayram sofrasında yan yana oturmanın sıcaklığına bırakamıyor.
Bir başka derin yaraysa, çocuklarımızın bayram coşkusunu tam olarak yaşayamaması... Bizler büyürken sokaklarda şeker toplamış, büyüklerimizin ellerini öpüp bayram harçlıklarının sevincini yaşamış nesilleriz. Bugün ise, yaşadığımız ülkelerde tüm çabamıza rağmen bu atmosferi birebir yaşatmakta zorlanıyoruz. Her ne kadar dostlarımızla, tanıdıklarımızla bir araya gelmeye gayret etsek de, özlenen o bayram ruhunu tam anlamıyla yakalayamıyoruz. Sanırım bayram, en çok da sevdikleriyle bir arada olan insanlar için anlam kazanıyor.
Bu duygusal yükü hafifletmenin yolları elbette var. Öncelikle, yeni sosyal çevrelerde kendi "bayram topluluklarını" oluşturmak, dostlarla bir araya gelip küçük kutlamalar düzenlemek önemli. Böylece aidiyet hissi bir ölçüde korunabiliyor.
Ayrıca dijital iletişim olanaklarını daha aktif ve yaratıcı kullanmak — aile büyükleriyle çevrim içi bayramlaşma, çocuklara dedelerinin, ninelerinin sesini ve yüzünü göstermek gibi uygulamalar — duygusal bağların canlı kalmasına katkıda bulunuyor.
Gurbet, bayramları daha farklı yaşatır. Eksik, yarım, bazen buruk... Ama bu farklılık, dayanıklılığın da göstergesidir. Her bir gurbetçi, her bayram yeni bir anlam ve yeni bir aidiyet alanı inşa eder.
Ve belki de en önemlisi, gurbette geçirilen bayramların öğrettiği en derin ders, sevdiklerimizin kıymetini daha fazla bilmek ve her buluşmaya bir bayram coşkusuyla sarılmaktır.