
Trump, ithalata yüzde 10’dan başlayıp yüzde 54’e varan vergiler koyuyor. Türkiye bu listede. İsviçre bu dalgadan sarsılıyor. Avrupa diken üstünde. Çin’in cevabı bekleniyor. Tüm dünya, bir adamın aldığı tek taraflı ekonomik kararlarla yeniden ekonomik milliyetçiliğe zorlanıyor. Bu sadece ekonomik bir hamle değil; bu bir zihniyetin, dünyayı bölerek yönetme arzusunun tezahürü.
Ekonomistler uyarıyor: Bu gidişat, serbest ticaretin sonu olabilir. Yani yalnızca ithalat ve ihracat rakamları değil, günlük hayatlarımız da değişecek. ABD’de yaşayan bir aile, artık daha pahalıya alışveriş yapacak. Türkiye’deki bir üretici, ürününü ABD’ye göndermeden önce defalarca hesap yapacak. İsviçreli bir şirket, belki de ABD pazarından çekilecek. Ve en trajik olanı: bu karmaşık zincirin sonunda yük yine sade vatandaşın sırtına binecek.
İsviçre, tarafsızlık ilkesiyle küresel iş birliğinin sembolü olan bir ülke. Ancak bu sert ekonomik dalgalar burada da yankı buluyor. Özellikle teknoloji ve ilaç sektörlerinin ABD ile olan ilişkisi, yüksek vergiler nedeniyle zarar görmeye başladı bile. Roche gibi dev şirketlerin borsa değerinde yaşanan düşüşler bunun ilk işareti. Bu sadece şirketlerin değil, İsviçre’nin ekonomik istikrarının da tehdit altında olduğunu gösteriyor.
Türkiye içinse tablo daha karmaşık. Yüzde 10’luk vergi ilk bakışta düşük gibi görünse de, güçlü ihracat yapısı olmayan bir ekonomi için bu bile yıkıcı olabilir. Üstelik Çin gibi ülkeler, ABD pazarından çekilmek zorunda kaldıkça mallarını Türkiye gibi ülkelere daha ucuza satmaya başlayabilir. Yani Türkiye sadece ihracat değil, kendi iç üretimini de korumak zorunda kalabilir. Bu da yerli üreticiler için yeni bir savaş anlamına gelir.
Bu politikaların görünmeyen kurbanları var: Günlük hayatta pazarda fiyatlara şaşıran anne, işini kaybeden küçük esnaf, ithalat malı kullanamayan üretici, artan fiyatlar nedeniyle işini büyütemeyen girişimci… Bütün bu hikâyeler, yalnızca bir ülkenin değil, insanlığın ortak kaybıdır.
Trump’ın duvarları sadece ekonomik sınırlar getirmiyor. O duvarlar, ülkeler arasında empatiyi, iş birliğini ve en önemlisi, birbirimizi anlama yollarını da kapatıyor. Oysa biz köprüler kurmak zorundayız. Çünkü geleceğe ulaşmanın tek yolu, birbirimizden kopmadan yürümek.
Bugün ekonomik savaş gibi görünen bu gelişmelerin, aslında insanlık sınavı olduğunu unutmamak gerek. Ticaret, insanın insana güven duyduğu noktada anlam kazanır. Güvenin yok olduğu yerde ne ekonomi kalır, ne refah, ne de huzur.