16 Temmuz 1969. Aslında onu hepimiz farkında olmadan Şener Şen’in ¨Gülen Gözler¨ filminde canlandırdığı Pilot Vecihi rolüyle tanıdık ve çok sevdik. Ona ve kendine olan inancına çok güldük ama hiç takdir etmedik. Gülen Gözler filminde herkes kahkalarla gülerken bir çocuk için için ağlayarak terk ediyordu sinemayı. ¨Benim dedem böyle biri değildi¨ diyordu bir yandan burnunu silip bir yandan da ağlamanın verdiği istemsiz iç çekişlere hakim olmaya çalışarak. Bu çocuk Vecihi Hürkuş’un torunu Alp Şarman’dan başkası değildir. Belki de bu güzel film, hepimizin anılarında edindiği yeri edinmiştir küçük çocuğun zihninde. Ama ruhunda bıraktığı yara hala kapanmış değildir.
Vecihi Hürkuş

Kimdir Vecihi Hürkuş? Aslında bu yazıda onun kim olduğunu uzun uzun anlatacak değilim. Zira Hz.Google’a ismini yazdığınızda size onunla ilgili ziyadesiyle bilgi gelecektir. Bir romancı olarak hikayeler bilgiden daha fazla ilgimi çeker. Bu sebeple romanlarımda hikayeleri ve bilgiyi iyi harmanlamaya dikkat ederim. Vecihi Hürkuş ile ilgili sıradan bilgiler vermek yerine,onu Hürkuş yapan hikayelerinden bahsetmek, onun ruhunu ve özünü tam manasıyla hissettirecektir.
1917 yılında Kafkas Cephesi’nde görev yaparken uçağı düşürülen ve tutsak edilen Vecihi Bey, yılanlar yurdu olarak da bilinen ve Hazar Denizi’nde bulunan Nargin Adası’na gönderilir. Oraya vardığı andan itibaren aklında tek bir şey vardır bu inatçı adamın; Kaçmak! Birçok deneme yapar ama hepsi başarısız olur. En sonunda canına tak eder ve şubat soğuğuna aldırmadan atar kendini suya. On dört saat yüzdükten sonra İran’da karaya çıkar ve dağ bayır yürüyerek iki buçuk ayda yurda ger dönmeyi başarır.Döndüğünde,Anadolu’ya geçerek kurtuluş savaşına katılma planları yapmaya başlar. Birkaç arkadaşıyla birlikte İngilizler tarafından parçalanmış olan tayyareleri toplayarak üç tayyare yaparlar. Ancak bir pistleri yoktur. Vecihi zekasıyla farkını ortaya koyar ve hemen bir futbol takımı kurulur. Formaları Vecihi Bey’in annesi Niyir Hanım diker. Hergün toprak sahaya çıkılır ve idman adı altında alanın engebeleri düzeltilir. Herşey yolunda gitmektedir. Ancak esnafa olan borçları işi bozar. Birkaç esnaf biraraya gelerek Vecihi ve arkadaşlarının borç takıp kaçacakları endişesiyle İngilizlere ispiyonlar. Kaçış planları suya düşmüş olsa da yılmaz Vecihi. İngilizlerin İzmit’e götürdüğü idam mahkumlarının arasına karışarak Anadolu’ya geçmeyi ve oradan da Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gitmeyi başarır.
1922 yazında bir keşif uçuşu esnasında Yunan’lıların en meşhur pilotu ile karşılaşır Afyon üzerinde. Vecihi Brequet model hantal ve havalanması bile mucize sayılan bir hurdayı uçurmaktadır. Yunan pilot ise son model bir Havilland av tayyaresi kullanmaktadır. Kapışma şiddetli olur. Öyle şiddetli ve heybetli bir karşılaşmadır ki, aşağıda birbirinin canını almak için kıyasıya uğraşan Türk ve Yunan piyadesi dahi ellerini tetikten çeker ve alnına götürür, havadaki cengi güneşten rahatsız olmadan izleyebilmek için. İki pilot ön manevralarla er meydanına yeni çıkmış iki pehlivan gibi birbirini dener önce. Sıra mermi sıkmaya geldiğinde Vecihi’den ses çıkmaz. Makineli tüfeği tek fişek atamadan bozulmuştur. Durumu farkeden Yunanlı daha acımasızca saldırmaya başlar. Yaptığı, ağaca bağlanmış bir geyiği vurmak gibidir adeta. Ancak Vecihi direnir. İki saate yakın sürer hava çarpışması. En sonunda Yunan pilotunda tüfekleri susar. Mermisi bitmiştir. 1200 civarı mermi harcamış ve Vecihi’yi düşürememiştir. Yunan pilotun çaresizlik içinde geri dönerken tüfeklerini yumrukladığını görür Vecihi. Bu ağır çarpışma sonunda yere indiğinde tayyaresinde tek bir mermi deliği bile yoktur. Tek kaybı, iki saat içinde yaklaşık dört kilodur.
Savaş bittikten sonra en büyük hayalinin peşinden koşmaya başlar Vecihi. Kadıköy Osmanağa’daki Keresteciler Çarşısı’nda bir dükkanın üst katını kiralar. İlk Türk tayyaresini burada imal edecektir. Tayyareyi parçalar halinde imal eder. Tayyare bitmiştir bitmesine ama Vecihi’yi büyük bir sorun daha beklemektedir. Ev sahibine hissettirmeden tayyaresini nasıl dışarı çıkartacaktır. Arkadaşlarına biraz para verir ve ev sahibini yemeğe götürmelerini ister. Gece vakti duvarı yıkarak tayyaresinin parçalarını bir kamyona yükler ve yine aynı gece ev sahibi farkına varmadan yıktığı duvarı tekrar örer. Artık geriye sadece tayyaresinin parçalarını birleştirmek kalmıştır.
Vecihi Bey, 1931 yılında Kadıköy’de yaptığı tayyaresiyle Ankara’ya uçar. Amacı tayyaresi için gerekli olan uçuşa uygunluk belgelerini almaktır. Fakat Türk yetkililer böyle bir belge vermek için gerekli bilgi ve teçhizatları olmadığını söyler. Bunun üzerine Vecihi Bey tayyaresine atlar ve Çekoslavakya’ya gitmek için çalıştırır motorunu. Ancak belgeleri olmadığı için uçmasına izin verilmeyen tayyaresini parçalara ayırarak Çekoslovakya’ya götürüp orada monte etmek zorunda kalacaktır. Gerekli test uçuşları yapılır. Tayyaresi performansıyla Çekleri kendine hayran bırakmıştır. Ancak yine de belgeleri verilmez. Sebebi tayyaresinin evraklarının Türkçe olmasıdır. Vecihi vazgeçmez. Evraklarını bir arkadaşı ile birlikte çek diline çevirir ve trenle ayrıldığı evine tayyaresiyle döner.
Yıl 1935. Kadıköy Kurbağalı Dere kenarı. Minik bir kız çocuğu, teyzesinin gözetiminde ağabeyi ile top oynamaktadır. Haylaz ağabey topa öyle bir vurur ki, top orada bulunan Vecihi Bey’in tayyare hangarlarından birinin damına gider. Küçük kız ağlayarak topunu Vecihi’den geri ister. Vecihi’nin cevabı nettir. ¨Sana topunu geri veremem. Ama isterseniz onu sana gösterebilirim¨ Bu sözlerin sarfından on dakika sonra küçük kız teyzesinin kucağında, Vecihi’nin tayyaresinde uçmaktadır. Bursa’ya kadar gider ve dönerler. Dönüşte de Vecihi küçük kıza çatıdaki topunu gösterir. Artık görev tamamlanmıştır, küçük bir kızın ruhuna hayatı boyunca unutamayacağı çok özel izler bırakarak.
Eline geçen her fırsattı değerlendirir uçmak için. Öyle ki, masasında çalışırken bir düğüne davet edildiğini hatırlar. Ancak davetiyeyi kaybetmiştir. Aklında tek kalan düğünün Erenköy dolaylarında olduğudur. İşte fırsat! Atlar tayyaresine, havadan kır düğününü arar ve bulur. Düğün her zaman olduğu gibi onun için sadece bir bahanedir.
16 Temmuz 1969… Tüm insanlığın gözü, aya ayak basmak üzere yola çıkan astronotları taşıyan Apollo 11’in fırlatılışına kilitlenmişken, birkaç kişi toprağa bakmaktadır. Vecihi Hürkuş bedenini toprağın altına, ruhunu Apollo 11 ile birlikte aya yollamıştır, Kıymet bilmezliğe ve vefasızlığa isyan ederek, vatan ve millet sevgisiyle…
Quelle: kA
Benzer Haberler
En Çok Okunanlar
