Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Türkiye AB’den uzaklaşıyor
AP Raportörü: Türkiye'nin AB süreci kalıcı OHAL yasalarıyla tıkandı
Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, Euronews Türkçe’ye verdiği özel röportajda, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinden giderek uzaklaştığını ve mevcut yönetim sisteminin “Rus modeline” benzetilebileceğini belirtti.

Amor, ayrıca PKK’nın silah bırakmasının vize serbestisi sürecine olası etkisi ve Türkiye’nin vize engelleri üzerine de değerlendirmelerde bulundu.

Amor, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) kapsamında çıkarılan yasaların kalıcı hale gelmesiyle Türkiye’nin AB üyelik yolunda önemli bir tıkanma yaşandığını söyledi.

Darbe sonrası ortaya çıkan OHAL yasalarının, başlangıçta darbe tehdidine karşı alınmış önlemler olarak görülmesini doğal karşıladığını ifade eden Amor, ancak bu yasaların zamanla darbe ile ilgisi olmayan pek çok kişiye karşı kullanıldığını vurguladı.

Raportör, özellikle darbe girişimi sonrası yürürlüğe giren “kayyum düzenlemesi”ne işaret ederek, “Devleti darbeden korumak için çıkarıldığı belirtilen bu yasalar, darbe ile alakası olmayanları da hedef almaya başladı. Sonrasında bu yasaların kalıcı olması, Türkiye’nin yapısını AB’nin temel değerleriyle bağdaşmaz hale getirdi,” diye konuştu.

1988’de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kayyum düzenlemesi, 15 Temmuz sonrası çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yeniden Belediye Kanunu’na eklenmişti.

Bu düzenleme, İçişleri Bakanı’na terörle ilişkili suçlar nedeniyle belediye başkanlarını görevden alma yetkisi veriyor. İlk olarak Kürt siyasi hareketi HDP’nin belediyeleri etkilenirken, daha sonra CHP’li belediyelerin de kayyum atamalarıyla karşılaştığına dikkat çeken Amor, “Seçimle gelen belediye başkanları, seçim kaybeden partilerin atadığı görevlilerle yer değiştiriliyor. Bu durum dışarıdan bakıldığında oldukça zor anlaşılır bir tablo. Tüm bu nedenlerle AB üyelik süreci fiilen askıya alındı,” dedi.

Amor, kayyum atamalarını “absürt” olarak nitelendirerek, “Bazen kendi kabuğunuzda yaşarken dışarıdan nasıl göründüğünü fark etmiyorsunuz. Oysa dışarıdan bakıldığında bu durum çok komik görünüyor. Eğer bir belediye başkanıyla sorun varsa yerine seçimle iş başına gelen bir başkan getirilmesi gerekir. Ama siz darbe sonrası çıkarılan bu yasayı kullanmaya devam ediyorsunuz, hatta tehdit geçmiş olmasına rağmen,” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sabaha karşı evinden gözaltına alınmasını da eleştiren Amor, “Gerçek demokrasilerde böyle uygulamalar kabul edilemez. Sabahın erken saatlerinde polislerin evlere baskın yapması, vatandaşın gözünde kişiyi suçlu göstermeye yönelik bir operasyondur. Normalde bir davada önce resmi çağrı yapılır,” ifadelerini kullandı.

Winston Churchill’in “Demokrasi, sabah üçte kapı çalındığında muhtemelen sütçünün gelmesidir” sözüne atıfta bulunan Amor, “Bu söz Türkiye’deki demokratik gerilemeyi özetliyor. Demokrasi ile Türkiye arasında ciddi bir fark var,” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporunda da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın siyasi süreçlerde muhalefeti zayıflatma aracı olarak kullanıldığı eleştirisi yer aldı.

“Mevcut sistem Rusya modeline benziyor”

Türkiye’deki mevcut yönetim biçiminin AB üyelik hedefinden uzaklaşmaya neden olduğunu söyleyen Sanchez Amor, sistemi “Rus modeli” ile kıyasladı.

“Sistemin biraz Rusya modeline benzediği hissedilmiyor mu?” diye soran Amor, “AK Parti’nin sunduğu modelde tek adam yönetimi, denge-denetim eksikliği, sınırlı parlamento faaliyeti, basın özgürlüğünün kısıtlanması ve eleştiriye baskı görülüyor. Muhalifler yargılanıyor, İmamoğlu dahil çok sayıda belediye başkanı, gazeteciler, avukatlar, baro ve tabip odaları ile öğrenciler bu baskılara maruz kaldı,” dedi.

“Böyle olgunlaşmamış bir demokrasi AB üyesi olamaz. Gerçekler bu yönde,” diye ekledi.

Türkiye’nin arabuluculuk rolü ve yaptırım politikası

Savaşın başlamasıyla birlikte Avrupa’dan Türkiye’ye Rusya’ya karşı yaptırım uygulanması beklentisi oluşsa da, Türkiye’nin denge politikası izleyerek tarafsız kalmaya çalıştığını ve arabuluculuk rolü üstlendiğini belirtti.

Amor, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda yaptırım uygulamasını olumlu bulduğunu ve bu tutarlı politikaya saygı duyduğunu söyledi.

Türkiye’nin tahıl anlaşması, esir değişimi gibi konularda başarılı olduğunu, Boğazlardan savaş gemilerinin geçişine ilişkin tutumunun yerinde olduğunu ve Karadeniz stratejisi konusunda Türkiye ile iş birliği yapmak istediklerini ifade etti.

Avrupa güvenlik mimarisi, NATO ve Türkiye

Türkiye’de sıkça dile getirilen “askeri güç üyelik kapısını açar” yaklaşımını eleştiren Sanchez Amor, bunun AB değerleri ve üyelik kriterleriyle bağdaşmadığını belirtti.

Amor’a göre Türkiye’nin AB üyeliği stratejik çıkarlar yerine demokratik reformlar temelinde ilerlemeli.

Avrupa’nın savunma politikalarını güçlendirmesiyle ortaya çıkan “Avrupa güvenlik mimarisi” projesinde Türkiye’nin NATO üyeliğinin önemli olduğunu vurgulayan Amor, ancak AB ile dış politika uyumu ve güven sorunları çözülmeden savunma entegrasyonunun mümkün olmadığını söyledi.

“Savunma iş birliği hassas bilgi paylaşımı gerektirir ve farklı dış politika anlayışı buna engel olur,” dedi.

Türkiye’ye üyelik teklifi AB tarafından yapılmıştı

Türkiye’nin yaklaşık 26 yıldır devam eden AB üyelik sürecinde, AB’nin Türkiye’ye adaylık teklifinde bulunduğunu hatırlatan Amor, nüfus, din ve kültür gibi engel iddialarını reddetti.

Mayıs 2025’te yayımlanan son Türkiye raporunda Türkiye’nin üyelik teklif edildiğine yer verdiğini belirten Amor, “Türkiye süreci düzgün yürütürse, dini veya kültürel kimlik nedeniyle veto uygulanamaz. Eğer Müslüman çoğunluklu bir ülkenin AB’ye giremeyeceği düşünülüyorsa bu en başından açıkça söylenmeliydi,” dedi.

Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde yer almasının kapsayıcılık ve esneklik sınavı olduğunu vurguladı.

PKK’nın silah bırakması vize serbestisi sürecini nasıl etkiler?

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgüte silah bırakma çağrısı yapması ve PKK’nın bu doğrultuda hareket etmesinden memnuniyet duyduğunu ifade eden Amor, Türkiye’nin Schengen vizesi için 72 kriterin 66’sını karşıladığını ancak terörle mücadele yasası gibi 6 kriterde tıkanma yaşandığını anlattı.

Terörle mücadele yasasının geniş kitlelere baskı aracı olarak kullanıldığını vurgulayan Amor, “PKK’nın silah bırakması umut verici. Yeni bir barış süreci mümkün olabilir. Ancak bu yasalar diğer toplumsal kesimleri hedef almaya devam ediyor. PKK tehdidi yoksa, yasa reformu şart,” dedi.

İspanya’daki benzer sürece de atıfta bulunan Amor, “İspanya’da demokrasi bu tür yasalar kullanmadan terörle mücadeleyi başardı,” yorumunu yaptı.

Vize serbestisi kriterlere bağlı

Amor, 2013’te Suriyeli sığınmacılarla ilgili Geri Kabul ve Vize Serbestisi Yol Haritası’nın kriterlere bağlı olduğunu belirtti.

Türkiye’nin son 6 kriteri neden karşılayamadığını sorgulayan Amor, “Meclis’te bu konular için yasa önerisi bile yok. Diğer ülkeler kriterleri karşıladı, örneğin Gürcistan vize serbestisi aldı. Türkiye ise beklenti içinde, ancak mesele beklenti değil, kriterleri tamamlamak,” dedi.

Türkiye’nin vize konusunda haklı eleştirileri

Vize işlemlerinin kolaylaştırılması için AB ülkelerine çağrı yaptığını söyleyen Amor, Türk vatandaşlarının vize konusunda yaşadığı zorlukların haklı olduğunu belirtti.

Biz üye ülkelere, iş insanları, öğrenciler, aileler için bu konuyu kolaylaştırmaları yönünde uyarılarda bulunuyoruz.. Türk öğrencilerin burs alıp vize alamaması kötü bir durum. Erasmus öğrencilerine vize verilmesi ulusal bir yetki olduğu için bunun üye devletler tarafından yapılması gerekiyor. 

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
Yükleniyor
Yükleniyor
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video