
Doğal formlar, kadim semboller ve etnik sanatla kurduğu bağ sayesinde dünya moda sahnesinde fark yaratan Alaton, Cenevre’den dünyaya yayılan ilham dolu bir tasarım yolculuğuna sahip.
İstanbul’da doğup New York’ta antropoloji ve tribal art üzerine çalışma fırsatı bulan, ardından Batı Africa’dan Asya’ya uzanan seyahatlerinde topladığı kültürel birikimi mücevhere dönüştüren Alaton; bugün Naomi Campbell’dan Leandra Medine’ye, Sharon Stone’dan Gigi Hadid’e kadar pek çok ismin takılarında hayat buluyor. Pusula Swiss olarak hem ilham dolu yolculuğunu hem de TOHUM’un evrensel dilinin ardındaki anlamları kendisinden dinledik.
Röportaj: Özgür Mumcular
Kişisel Yolculuk & İlham
- Verda Hanım öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul doğumluyum; çok kültürlü, tarihi ve katmanlı muhteşem şehrimiz, dünyaya bakışımı — ve dolayısıyla tasarım estetiğimin temellerini oluşturdu. Gençlik yıllarımda kariyerim kurumsal dünyadaydı; ancak kalbimde hep sanat ve doğayla derin bir bağ vardı. 20’li yaşlarda New York'taki üniversite dönemimde kabile sanatlarına olan tutukumu bir sanat galerisinde çalışarak besledim. Yıllar içinde bu tutkuyu bir yaşam biçimine dönüştürmeye ve paylaşmaya karar verdim. Bugün, markam TOHUM aracılığıyla hem kendimi hem de dünyaya dair estetik ve felsefi bakışımı ifade ediyorum.

- TOHUM kelimesinin “tohum” anlamına geldiğini uluslararası alanda çok kişi yeni öğrendi. Sizin için bu kelime ne ifade ediyor ve markanın ruhunu nasıl yansıtıyor?
TOHUM, aslında hem doğaya, hem de hayata ektiğimiz tüm niyetlerimizi sembolize ediyor. Bir tohum nasıl doğada kendi potansiyelini taşır ve — doğru toprak, su ve ışıkla — benzersiz bir hayata dönüşürse, ben de her bireyin kendi yaşamında benzersiz potansiyeller taşıdığına inanıyorum.
Markam için TOHUM, “doğadan gelen, saf, tekil, umut dolu ve yaşamın kendisine dair” her şeyi temsil ediyor. Her bir tasarım, bu tohumun bir “filizi” gibi; doğadan gelen malzemeler, kültürel kodlar, kişisel ifade ve özgürlüğün birleşimiyle hayata geçiyor.
- İstanbul’dan New York’a, ardından Cenevre’ye uzanan hayat yolculuğunuz TOHUM’un yaratım sürecini nasıl şekillendirdi?
İstanbul benim köklerim; mimarisi, tarihi ve çok katmanlı kültür mozaiğiyle büyüdüm. New York’ta etnik sanatlarla tanışmam, bana “küresel bir estetik” ve “gelenek ile çağdaşlığı birleştirme” fikrini verdi. Tutkulu olduğum galerilerde geçirdiğim zaman, farklı kültürlerin sanat ve takı geleneklerinin nasıl bir araya geldiğini gözlemlemek, bana yaratımlarım için ilham oldu. Doğal malzemeler ve cüretli formlar Tohum’un estetik anlayışının temeli.
Cenevre’ye taşınmam ise bana hem sakinlik hem de uluslararası bir perspektif kazandırdı. Bu coğrafi ve kültürel yolculuklar, TOHUM’un hem Anadolu köklerine saygılı hem de dünya kültürlerinden beslenen, zamansız ve evrensel bir dil kurmasına imkân tanıdı.

- Tribal Art’a olan ilginiz çok genç yaşta başlamış. Bu ilginin tasarımlarınız üzerindeki en güçlü etkisi nedir?
Evet, tribal ve etnik sanatlara olan ilgim, gençlik döneminde New York’taki Afrika sanat galerilerinde calışmaya başlamamla beslendi. O dönemde, gördüğüm parçaların sadece estetik değer değil; aynı zamanda derin kültürel anlamlar taşıdığını fark ettim. Sanat hayatın içinde kullanım eşyalarında hayat buluyor, ritüellerin, doğa ile kurulan iletişimlerin temelinde yer alıyordu. Kabilelerin sembolleri, doğaya bağlı motifleri, bedenle kurulan bağ, insanın en özgün ve temel ifadesini taşıyor.
Bu görüş bende “Batı dünyasındaki hayatın içinde bu ruhu, bu anlayışı nasıl yaşatabilirim” düşüncesine dönüştü. Tribal Art’ın asaleti, doğayla ve insanla kurduğu simbiyotik ilişki; TOHUM’un estetik anlayışının temelini oluşturuyor. Doğallık, arketipik formlar, ruhun ve bedenin ifadesi… Tüm bunlar tribal sanatın etkisiyle şekillendi.
Markanın Doğuşu & Tasarım Felsefesi
- TOHUM’u kurma kararınız nasıl bir dönüm noktasında ortaya çıktı? O ilk prototipleri üretirken neler hayal ediyordunuz?
TOHUM’u kurma kararım 30’lu yaşlarımın başında şekil aldı. Beslendiğim tüm düşünceler, inandığım değerleri şekle dökme ve bedenle birleştirme dönemi başladı. Kurumsal hayattan ayrılmaya karar verdim ve tüm riskleri ve korkularımla kucaklayarak yeni bir hayata adım attım.
Hayalim Tohum’ları taşıyan kişilerin özgürleştiklerini ve mutlu olduklarını görmek idi.

- Koleksiyonlarınızda sıkça karşımıza çıkan semboller, kabuklar ve kristaller… Bu doğal materyalleri seçerken sizi en çok etkileyen şey nedir?
Malzeme seçme süreci benim için bir meditasyon. Gerçekten “doğal olan her şey” TOHUM’un temelini oluşturuyor. Kristaller, taşlar, deniz kabukları, ahşap, deri… Doğanın bize armağanı olan tüm bu materyaller tasarımlarımda yer bulabiliyor. Yıllar içinde farklı koleksiyonlarımız ile her doğal malzemeyi değerlendirebildiğimizi söyleyebilirim. Halen tüm kullandığımız taşları, deniz kabuklarını tek tek seçerim. Her birinin verdiği hisse önce kendim bakarım, ondan sonra TOHUM’a dönüştürürüz.
Bu materyaller sadece görsel olarak değil, dokunsal olarak da ruhumuza değer katıyor: Her biri benzersiz, her biri “tek”. Ayrıca doğanın sadeliği, zarafeti ve özgünlüğü ile bu değerleri takıya taşımak benim için çok kıymetli.
- Sade ama güçlü formlar markanızın imzası haline geldi. Bu estetik dil nasıl oluştu?
Bana göre takı; kendimizi ifade etme şekli, sözlerle ifade etmediğimiz iç dünyamızı sessizce paylaşma yöntemi. Derin, daha ruhsal bir ifade biçimi. Bu yüzden TOHUM tasarımlarında “az ama derin” anlayışını benimsedim: Yalın, minimalist ama güçlü; doğadan gelen formlar, simetri ve saf çizgiler. Malzemelerin yalın gücü ön planda.

Bu ifade şekli, taşıyanın karakterini ortaya çıkaran bir araç olmasını sağlıyor. Konuşan eller, dokunan ruhlar” dileğimin özü.
Uluslararası Başarı & Dönüşüm
- Concha koleksiyonunun dünya çapında patlama yapması nasıl bir deneyimdi?
Concha, çoğumuzun çocukluğunda doğayla ilk ilişkilerimizde yer alan deniz kabuklarımız aslında. Organik, doğal ve zamansız. 2017’de altın kaplama kabuk tasarımımızla Concha’yı yeniden yorumladığımızda, bir influencer’ın tasarımımızı paylaşması ile TOHUM yurtdışı platforma taşınıp, yıllar içinde saygıdeğer bir uluslararası markaya dönüştü. Concha ile niyet, doğada yalın, basit olan mucizevi güzelliklere dikkat çekmek ve onları bedenimizde taşımaya değer bulmaktı aslında. Bir deniz kabuğunun prensip olarak bir pırlantadan hiçbir farkı olmadığına inanırım.
Bu beklenmedik ani yükseliş, hem heyecan vericiydi hem de bir dönüşüm getirdi: Küçük, el yapımı bir atölye markasından, uluslararası sahnede tanınan bir marka haline geçiş. Ancak bu başarı, benim dünyaya bakışımı, markaya olan sorumluluğumu ve tasarıma olan inancımı sarsmadı; tam tersine, derinleştirdi.
- Naomi Campbell, Kelly Rutherford, Leandra Medine gibi isimlerin TOHUM takması markayı nasıl dönüştürdü?
Bu isimlerin, yani moda dünyasında, popüler kültürde etkili olan kişilerin, TOHUM’u seçmesi markanın kimliğini ve görünürlüğünü geniş kitlelere taşıdı. Bir anda, TOHUM'un yalnızca “etnik / büyük formlarda aksesuarlar” değil; evrensel, çağdaş, global bir takı dili olarak algılanmasına yardımcı oldu.
Doğa, kültür ve el işçiliği üzerine kurulu, samimi ve estetik, evrensel olarak anlaşılabilir, benimsenebilir. Yıllar içinde TOHUM, kişisel ifadeyi, kimliği ve ruhu süsleyen bir araç hâline geldi.

- Global bir marka olurken yaratıcı kimliğinizi koruma konusunda zorlandığınız anlar oldu mu?
Evet, özellikle Concha’nın başarısından sonra “başarı baskısı”, “talep artışı”, “ölçeklenme” gibi faktörler devreye girdi. Bazıları, neden bu kadar “organik / el işçiliği tarzı” bir koleksiyonu seçtiğimi sorguladı.
Ancak benim için önemli olan, yaratmış olmak için yaratmak değil, her bir koleksiyonumuzun çıkış değerlerimize sadık kalması. “Özgünlüğü, doğallığı, el işçiliğini, bireyselliği” korumayı seçtim. Kıymetlimiz bu dil. Değerlerimizi koruyabilmek, tabi ki her türlü ticari başarıdan çok daha önemli.
Atölye, Üretim & El İşçiliği
- İstanbul’daki ustalarla çalışmanız markanın DNA’sının önemli bir parçası. El işçiliği TOHUM için neden vazgeçilmez?
El işçiliği, her parçayı özel, “insanın dokunuşu, ruhu ile bir araya gelmiş” bir obje hâline getiriyor. Her taş, her kabuk, her metal yüzey, bir insanın ellerinden geçiyor. Bu, benim için sadece estetik değil; ruhsal, etik ve kültürel bir değer.

Doğayı, emeği, insanı, gelenekleri bir araya getiren bir sürecin ürünü her bir TOHUM. Bu sayede her parçanın bir hikâyesi oluyor ve takı, yüzeysel bir süs değil, bir ifade, bir kimlik, bir ruh hâline geliyor.
- TOHUM’un Afrika’daki sürdürülebilir tarım projelerine katkıda bulunması çok etkileyici. Bu iş birliği nasıl başladı?
Afrika’ya olan, uzun yıllara dayanan estetik ve kültürel tutkum, TOHUM’un ilham kaynaklarının her zaman merkezinde oldu. Cuore koleksiyonunu tasarladığım dönemde, bu bağı daha anlamlı bir katkıya dönüştürmek istedim ve bu dönemde Haller Foundation ile tanıştım. Haller’in Afrika’daki sürdürülebilir tarım projeleri, markamızın doğayla uyumlu yaklaşımıyla organik bir şekilde örtüştü. Bu iş birliğiyle birlikte her Cuore “Seeds of Sustainability” projesi aracılığıyla bölgede toprağın, üretimin ve yaşamların yeniden yeşermesine destek oluyor.

- Yeni koleksiyonlara başlarken ilk adım genelde nedir? Bir çizim, bir obje, bir seyahat, bir his?
İlham her zaman canlı; bir seyahat, bir taş, bir kabuk, bir görüntü, bir his… Bazen Afrika’da gördüğüm bir obje, bazen İstanbul’da rastladığım bir form, bazen bir taşın dokusu ya da doğanın bir detayı…Çoğu zaman da bunlara eşlik eden insan doğası. Bu ilhamlar içimde olgunlaşıp, zihnimde formlaşıyor, sonra el işçiliğiyle gerçeğe dönüşüyor.
Tasarım benim için planlı bir süreç değil; yaşamın, deneyimin, doğanın bir uzantısı…
Cenevre & Gelecek
- Cenevre artık sizin yaşam ve çalışma alanınız. Bu şehir tasarımınıza nasıl bir duygu veya yeni perspektif katıyor?
Cenevre hem sessizliği, hem doğaya ve göle yakınlığı, hem de çok kültürlülüğüyle bana yalnızca huzur vermiyor; aynı zamanda küresel bir perspektif de sunuyor. Bu da TOHUM’un evrensel ruhuyla çok uyumlu.
Doğayla iç içe bir yaşam; ama dünyanın merkezlerine erişim. Uluslarası toplum kuruluşlarının merkezi küçük bir şehirde onlarca kültürün bir arada yaşamasını sağlıyor. Bu denge benim için ideal; hem içsel hem dışsal ilham için verimli bir zemin.

- TOHUM’un geleceğinde neler var? Yeni koleksiyonlar, yeni ülkeler veya yeni bir yaratıcı yön?
TOHUM’un dili, sürekli evrim halinde. Yeni koleksiyonlarla, belki aksesuar dışındaki objelerle, tasarım sınırlarını genişletmek istiyorum. Çünkü doğa, kültür, malzeme ve form sınır tanımaz.
Aynı zamanda, bireysellik ve el işçiliğini koruyarak; global bir ölçekte ama ruhu kaybetmeden büyümek en büyük isteğim. Her bir TOHUM parçasının bir “tohum” olarak kalması, yeni güzellikleri, yeni hikâyeleri ve yeni bağları yeşertmesi…







