
Barınaklardaki iyi olmayan koşullar, yetersiz yasalar ve toplumdaki bilinç eksikliğiyle mücadele eden ekip, sevgi, sabır ve kararlılıkla bu karanlık tabloya ışık tutuyor.
Bu hareketin arkasındaki isimlerden biri de Sibel Akın. İsviçre merkezli kurulan bu yardım ağının kurucusu ve yöneticisi olan Akın, sadece bir hayvansever değil, aynı zamanda bir organizatör ve umut taşıyan bir yol arkadaşı. Onunla hayvanların yaşadığı zorlukları, "Pets in Turkey"in misyonunu, Avrupa'da sahiplenme sürecini ve sanatla birleşen bağış projelerini konuştuk. İşte kalpten gelen bir mücadeleye dair ilham verici bir röportaj, buyrun…
Röportaj: Özgür Mumcular
- Sibel Hanım, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben 58 yaşındayım, İstanbul da doğdum ve büyüdüm ancak çok genç yaşlarda eğitim için yurtdışına çıktım sonra İstanbul’da kısa bir iş deneyimim olduysa da 30 yıldan fazladır İsviçre’de eşim ve 2 oğlumla yaşıyorum. Boğaziçi Üniversitesi’nde yöneticilik, Colorado State Üniversitesi’nde işletme okudum ve IUG’de (Int Uni in Geneva) medya ve iletişim üzerine yüksek lisans yaptım. Uzun yıllar reklam sektöründe çalıştım, daha sonra kendi danışmanlık şirketim oldu ve 2016 yılında devrettim.
- "Pets in Turkey" oluşumunu kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Benim uzun yıllar Türkiye’deki bu sahipsiz ve terk edilen hayvanlar probleminden haberim yoktu. Hatta biz ilk goldenımızı ve sonra da Jack Russell köpeğimizi Fransa’da üreticiden almıştık, o derece konuya hakim değildim. Ancak 2010 yılında ilk defa Çeşme’de bir yazlığımız oldu ve orada geçirdiğimiz il yazımızda hepimiz şok olduk! Sokaklarda gördüğümüz onca perişan köpek ve kedi bizi çok üzdü. Ve gene o yaz diğer köpeğimiz Molly ile yolumuz kesişti. O bizim ilk kurtardığımız köpek oldu. İşlemler vs her şeyi onun sayesinde el yordamı ile öğrendim ve Şubat 2011’de Molly’yi Cenevre’ye getirdik. Hayvanlara yardım etme fikri de böylece gelişmeye başladı…

- İsviçre’de yaşayıp Türkiye’deki sokak hayvanlarına yardım eli uzatmak güçlü bir bağ gerektiriyor. Bu bağ sizde nasıl oluştu?
Hayvanları çok seviyorum ve bir toplumun en zayıf halkasının çocuklar ve hayvanlar olduğunu düşünüyorum özellikle de bazı toplumlarda, birilerinin onlara yardım elini uzatması ve onların sessiz çığlıklarını duyurması gerekiyor.
- Türkiye'deki sokak hayvanlarıyla ilgili durum sizce neden bu kadar ciddi ve çözümsüz kalıyor? En büyük sorun nedir?
En büyük sorun yanlış devlet politikaları, yıllarca işini yapmamış olan bütün belediyeler ve maalesef hayvana saygı göstermeyen insanların çoğunlukta olması. Çok uzun zaman önce kolayca çözülebilecek bir sorunu bugünlere getirip şimdi de suçsuz hayvanlara bedel ödetiyorlar. 20 sene önce yürürlüğe giren 5199 nolu hayvan hakları yasası eksiksiz uygulansaydı ve sistematik kısırlaştırma yapılsaydı, aynı zamanda insanları da ciddi bir denetlemeye tabii tutup sokağa atmanın önüne geçilseydi, bugün böyle bir sorun yaşamazdık diye düşünüyorum.
- Pets in Turkey olarak bu soruna nasıl müdahale ediyorsunuz? Hangi aşamalarda devreye giriyorsunuz?
Bizim kuruluştan beri amacımız terkedileni kurtarmak ve sahiplendirmek oldu ama yurtiçinde değil; onu yapan bir sürü başka dernek var zaten, biz Avrupa’ya yuvalandırıp kurtardıklarımıza, gerçekten de bir köpeğe ya da kediye yakışır bir hayat sunmak istiyoruz. Tabii bunun yanı sıra sokakta tedavi ettirdiklerimiz, kısırlaştırdıklarımız, deprem vs gibi durumlarda yardım eli uzattıklarımız da ayrı.
- Türkiye’deki iş birliklerinizden biraz bahseder misiniz? Ne zamandır ve nasıl bir destek sağlıyorsunuz?
Yerel barınak gönüllüleri ya da kurtarma yapan şahıslarla senelerdir beraber çalışıyoruz, bazen ilanda gördüğümüz bazen de bize haber verdikleri hayvanı kurtarıp pet transfer ile İzmir’e getirtiyoruz, burada çalıştığımız bir klinik var; orada kontrol-test-tedavi yapılıyor, sonra aşı programına başlanıp ya yine senelerdir çalıştığımız pansiyona ya da Urla’daki büyük ırk yaşam alanımıza alıyoruz. En az 4 ay beklemeleri gerekiyor, Avrupa için işlemleri ancak bitiyor.

- İsviçre'deki etkinliklerinizden biri olan geleneksel piknik buluşmaları hayvanseverleri bir araya getiriyor. Bu yılki Cenevre etkinliği nasıl geçti? Katılımcı ilgisi nasıldı?
Bu yıl etkinliğimizin beşincisi gerçekleşti, herhalde en renkli ve kalabalık olanı bu oldu, tekrar herkese katılım ve desteklerinden dolayı teşekkür ederiz.

- Raise Your Paw ile olan ortaklığınız neyi hedefliyor? Bu ortaklık size ne tür olanaklar sağlıyor?
Bu aslında organik bir ortaklık, yola biz PIT ekibi olarak çıktık hep beraber ancak bir süre sonra Zürih tarafında dili Almanca olan bir yapı olmasının daha kolay olacağını gördük ve RYP böyle doğdu. Biz tüm operasyonlarımızı ortak yürütüyoruz. Urla’daki yaşam alanını da ortak kullanıyoruz, sürekli iletişim halindeyiz.
- Hayvan sahiplenme süreci Avrupa’da oldukça sıkı kurallara bağlı. Türkiye’den bir köpek veya kedi sahiplenmek isteyen biri hangi adımları izlemeli?
Aslında biz o hazırlığı önceden kendileri için yapıyoruz, istenilenlere çok hakimiz ve kurtarmadan itibaren bir hayvanın çiplenmesi, kaydı, kuduz aşısı, titre testi gibi hepsini yapıp sonra yuva arıyoruz. Bilinmesi gereken, sağlıklı bir hayvan için en az 4 aylık bir süreç ve o sürede güvenli bir şekilde bakılması gerekiyor.
- Evcil hayvanların uçakla Avrupa’ya getirilmesi konusunda nelere dikkat ediyorsunuz? Bu süreç güvenli mi?
Biz o konuda şanslıyız çünkü İzmir’deyiz ve SunExpress seferleri ile çok güvenli bir şekilde Avrupa’nın her yerine gönderebiliyoruz.
- Derneğinizde sanatla evcil hayvanları birleştiren çok özel bir çalışma da oldu. Ressam İzim Çetindağ’ın köpek ve kedi portrelerinden biraz bahsedebilir misiniz? Bu fikir nasıl doğdu?
Evet bu çok güzel bir proje, sevgili İzim zaten bizim bir üyemiz, corona sırasında sahiplendirmeler ve seyahatler durunca biz çok zor bir durumda kalmıştık, finansal olarak da çok zordu o günler… İzim, tam o sırada bu fikirle bize geldi – sahipli kedi ve köpeklerin portrelerini yapıp gelirin büyük kısmını bize bağışladı; hala daha yapmaya devam ediyor. Hem ortaya muhteşem eserler çıktı hem de bize kaynak yaratılmış olduğu için çok teşekkür ederiz.

Gönüllü olmak ya da bağış yapmak isteyenler size nasıl ulaşabilir, nasıl katkı sağlayabilirler?
Bize her zaman sosyal medya hesaplarımızdan ya da dernek e-mailinden ulaşabilirler: info@petsinturkey.org
Instagram: @petsinturkey
Son olarak, İsviçre’deki ya da Türkiye’deki hayvanseverlere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
İsviçre’deki hayvanseverler lütfen ama lütfen artık üreticiden kedi ve köpek almayın! Dünyada her gün binlerce hayvan bir aile göremeden uyutuluyor, bu kabul edilir bir şey değil! Mutlaka içlerinde size arkadaş olacak bir can vardır. Ve elinizden geldiğince bizler gibi oluşumlara destek olun.
Türkiye’deki hayvanseverler hep beraber mücadeleye devam! Elimizden geldiğince kurtaracağız, yılmayacağız ve bir gün gerçekten hayvanların haklarının da olduğu günleri göreceğiz.