Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Sanatın nabzını yazmak
Nazlı Kök Akbaş ile sanat ve gözlem üzerine
Cenevre’de yaşayan bağımsız sanat editörü ve sanat yazarı Nazlı Kök Akbaş, sanat dünyasındaki çok yönlü birikimini uluslararası deneyimleriyle harmanlayan bir isim. Mimarlık ve şehir planlaması geçmişinden gelen gözlem gücüyle, sanatın mekanla, insanla ve zamanla kurduğu ilişkiyi incelikli bir dille aktarıyor.

Onun yazılarında bir serginin duygusu, bir sanatçının sessiz ifadesi ya da bir kentin estetik ritmi iç içe geçiyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezunu olan Akbaş, Japonya’da JICA Programı kapsamında Proje Yönetimi sertifikasını almış ve bu dönemi yaşamının önemli dönüm noktalarından biri olarak tanımlıyor. Ardından Cenevre Üniversitesi’nde Uluslararası Gelişim Projeleri yüksek lisansını tamamlamış, aynı üniversitenin Sanat Tarihi Bölümü’nde misafir öğrenci olarak çalışmalar yürütmüş. 2011 yılında Londra’daki Christie’s eğitim kurumunda aldığı eğitimle Sanat Piyasası ve Galeriler üzerine sertifika sahibi olan Akbaş, müzeler, galeriler, küratörler ve sanatçılarla kurduğu yakın temaslar sayesinde sanat dünyasının nabzını tutmakta; ayrıntılı araştırmalarla desteklenen yazılarında sanat piyasasının dinamiklerini düzenli olarak irdeliyor. Prestijli bir İsviçre yaşam dergisinde sanat editörü olarak köşe yazılarına devam eden Nazlı Kök Akbaş, sanat tarihine meraklı, gözlemci ve derinlikli yaklaşımıyla dikkat çekiyor.

Kendisi, Nazlı Kök Akbaş Art Reports platformunda sergilerden notlar, sanatçılarla röportajlar ve kültürel izlenimlerini paylaşıyor. Sanatı bir “rapor”un ötesinde yaşayan bir deneyim olarak gören Nazlı Hanım ile hem gözlem gücünü hem de bağımsız üretimin anlamını konuştuk.

Röportaj: Özgür Mumcular

  • Nazlı Hanım öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 

Öncelikle çok teşekkür ederim. Memnuniyetle… Ben Mevlana Celaleddin Rumi’nin şehri, Konya’da doğdum. Harika bir gençlik geçirdiğimi düşünüyorum; çok hareketli, sportif ve meraklı bir gençtim. Üniversite eğitimimi Ankara’da, ODTÜ’de tamamladım. Ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 15 yıl görev yaptım.

2001 yılında, devletimizin Japonya devleti ile yürüttüğü özel bir çalışma ve eğitim iş birliği projesi kapsamında, ülkemizi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni temsil eden uzman olarak Japonya’ya gitmeye hak kazandım. Japonya çok özel bir ülke; etkisini hâlâ her adımımda hissediyorum. En kısa zamanda tekrar dönmeyi planlıyorum.

2004 yılında Cenevre’ye taşındım ve hemen Cenevre Üniversitesi’nin yolunu tuttum. Öğrenmeye olan tutkum hiçbir yaşımda eksilmedi; aksine artarak devam etti. Cenevre Üniversitesi Uluslararası Gelişme Politikaları Fakültesi’nde yüksek lisans programını tamamladım ve Fransızca dil programına katıldım. Ardından, 2010 yılında yine Cenevre Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde misafir öğrenci olarak başladığım dört yıllık bir programı tamamladım.

Öğrenmeye başlayınca, aslında ne kadar az bildiğinizi daha iyi anlıyorsunuz ve durmadan yeni öğrenme programları geliştiriyorsunuz; ben de tam olarak bu şekilde ilerliyorum.

Sanat tarihi eğitimim sırasında, her sanat profesyonelinin yolunun geçtiği gibi, benim yolum da Christie’s eğitim programından geçti. 2011 yılında Londra’da, Christie’s eğitim kurumunda Sanat Piyasası ve Galeriler üzerine sertifika programını tamamladım.

Tüm bu eğitim projelerini taçlandırmak adına, bildiğiniz üzere 2024 yılında Nazlı Kök Akbaş Sanat Haberleri Cenevre – İsviçre sitesini kurdum ve akredite sanat habercisi olarak çok yoğun, bir o kadar da keyifli bir döneme başladım. Yaklaşık bir yıl içinde 20’nin üzerinde önemli sanat projesini takip ederek, dünyanın dört bir yanından gelen sanat muhabirleriyle birlikte basın toplantılarına katıldım ve 30 civarında sanat makalesi yayımladım.

Her şey çok hızlı ve etkileyici bir şekilde ilerledi. Dünya çapında tanınmış sanatçılarla röportajlar yaptım. Ayrıca, prestijli bir İsviçre dergisinde sanat editörü olarak köşe yazıları yazıyorum. Yeni sezon benim için heyecan verici; birçok yeni projeye başlıyorum, hepsini birazdan sizinle konuşacağız.

Nazlı Kök Akbaş | BEYELER Vakıf Yayoi Kusama Sergisi Basın Toplantısı
  • Sizi sanatın dünyasına çeken şey neydi? Bu yola nasıl başladınız?

Sanat, hayatımda her zaman çok önemli bir yer tuttu. Müzeler, çok küçük yaşlarımdan itibaren bana birer hayaller diyarı gibi gelirdi. Sanat eserlerine bakarken zamanı unuturum; hâlâ da öyledir.

Bana göre sanat; tüm özgürlüklerin, ifadenin, yaratıcılığın ve özgün bir dil geliştirme cesaretinin bir bütünüdür. Sanatçılar her zaman beni çok etkilemiştir. Düşüncenin özgürce dans ettiği, gündelik hayatımızda hayal etmemizin bile mümkün olamayacağı dünyaları bize sanat ve sanatçılar açar.

Bu duyguların peşinden gitmek, onları yazmak, konuşmak ve sanat haberlerini geniş kitlelerle paylaşmak… İşte bu, benim en büyük merakım, hatta tutkum.

  • Sanat haberleri ve röportajlar yazarken sizi en çok ne motive ediyor?

Ben çok meraklı bir yapıya sahibim; bilgi edinmek ve yeni şeyler öğrenmek benim için büyük bir keyif. Yeni bir serginin basın toplantısına davet edildiğimde, her defasında çocukça bir sevinç ve heyecan duyuyorum. Toplantı öncesinde, “daha çok öğrenmeliyim, daha derin araştırmalıyım” düşüncesiyle konuyu detaylı biçimde inceliyorum.

Dünyanın dört bir yanından gelen sanat editörleriyle eş zamanlı olarak bir sergiyi takip ediyor olmak benim için hem keyifli hem de heyecan verici bir deneyim. Bu sürecin hakkını verebilmek için büyük bir motivasyonla çalışıyorum.

Tabii ki güçlü bir akademik altyapıya sahip olmam bu araştırmalarımda bana çok yardımcı oluyor. Özellikle İsviçre üniversitelerinin çok kapsamlı sanat arşivleri var. Cenevre Üniversitesi’nin eski bir yüksek lisans öğrencisi olarak her türlü dokümana kolaylıkla erişip bilgi alabiliyorum. Bazen fakültedeki profesörlerimle ya da İsviçre’de yaşayan sanat eleştirmenleriyle de konuların detaylarını istişare ediyorum.

 

Nazlı Kök Akbaş | Sunhee Choi, Choi & Choi Gallery, Güney Kore
  • Cenevre gibi uluslararası bir kentte sanat sahnesini nasıl tanımlarsınız?

Cenevre bir kesişme noktası; her alandan uzmanların ve profesyonellerin yollarının mutlaka dünya ölçeğinde geçtiği, çok nadide bir şehir. Kalvinist kültürün benim çok sevdiğim özelliği gereği “bling bling” değildir; yani gösterişten uzaktır. Bu da Cenevre’nin stratejik konumunu daha derin, sade ama etkili bir biçimde yansıtmasını sağlar.

Finans sektöründe olduğu gibi sanat dünyasında da profesyonellerce çok iyi bilinir ki, Cenevre sanat piyasasında önemli bir role sahiptir. Özellikle son dönemde Avrupa sanat piyasasının merkezi Londra’dan Paris’e kaydığı için, Cenevre adeta Paris’in bir uzantısı -bir periferisi- haline gelmeye başladı. Bu durum, önümüzdeki dönemde şehrin sanat sahnesini daha da canlandıracak gibi görünüyor.

  • Yazılarınızda duyguyla analizi dengeleyen bir üslubunuz var. Bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Benim konseptim, sizin de takip ettiğiniz üzere, çok samimi ve filtresiz bir sanat editörlüğü ekolü üzerine kurulu. Müzelerde, vakıflarda ya da dünya çapında bir sanatçıyla gerçekleştirdiğim her karşılaşmada, son derece doğal ve içten bir yaklaşımı tercih ediyorum.

Okuyucularıma da bu doğallığı, olduğu gibi, filtresiz biçimde aktarmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bilginin samimiyetle aktarımı, benim en çok benimsediğim ve keyif aldığım yöntem.

  • Bir sergiye girdiğinizde ilk dikkatinizi çeken şey ne olur?

Çok güzel bir soru, Özgür Hanım, teşekkür ederim. Ben bir sergiyi gezerken ilk olarak küratörünü merak ederim; çünkü biliyorsunuz, serginin hikâyesini kurgulayan kişidir küratör. Gitmeden önce mutlaka araştırırım.

Sergiye girdiğimde yenilikleri keşfetmeyi severim. Aslında sergideki tüm detaylar ilgimi çeker; özellikle eserler arasındaki iletişim bana göre çok heyecan vericidir. Bazen daha önce bildiğiniz bir eser, öyle bir hikâye içinde sergilenir ki, size yepyeni bir pencere açar. Eseri yeniden, bambaşka bir bağlamda kavrar, farklı bir şekilde anlarsınız; hatta bazen yeniden seversiniz, bazen de tam tersi olur.

Nazlı Kök Akbaş Art Reports
  • Bir röportaj veya yazı hazırlarken süreç sizin için nasıl ilerliyor; not almak, gözlem yapmak, yazmak?

Ben işlerimde çok detaylı ve hızlı ilerlemeyi seviyorum; buna mecburum da, çünkü artık her şey çok hızlı ilerliyor. Basın toplantılarında mutlaka ses ve görüntü kayıtları alıyorum. Sergi yetkililerine ulaşarak pek çok soru sorarım. Yazılı not tutmak yerine, diktafona kendi yorumlarımı kaydederim.

Daha sonra, trende ya da uçakta bu kayıtları hemen metne dönüştürürüm. En kısa zamanda da haberleri ve izlenimlerimi platformlarımda paylaşırım.

  • Sanatçılarla yaptığınız söyleşilerde sizi en çok etkileyen anlardan biri neydi, anlatabilir misiniz?

Aslında her röportaj ayrı bir hikâye. Ben en çok, sanatçıların doğallıklarını ve yaratım süreçlerindeki heyecanlarını paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bazen ise, ne kadar büyük zorluklar içinde olduklarını görmek beni gerçekten çok üzüyor.

  • Yazılarınızda sanatın toplumsal yönüne de değiniyorsunuz. Sizce sanat bugün toplumla nasıl bir ilişki kurmalı?

Bu, benim temel çalışma prensiplerimden biridir; sorduğunuz için teşekkür ederim. Ben, sanatın demokratizasyonuna çok gönül vermiş bir sanat editörüyüm. Benim için sanatın herkese açık ve ulaşılabilir olması son derece önemli.

Bu nedenle, çalışmalarımın mümkün olduğunca geniş bir okuyucu kitlesine ulaşması, sanatı olabildiğince çok insanla paylaşmak, en büyük hedefim ve motivasyonum.

“Bana göre sanat, ‘sanat için’den ziyade herkes için!” diyor Nazlı Hanım gülümseyerek.

Nazlı Kök Akbaş Art Reports
  • Freelance çalışmak size nasıl bir özgürlük veya zorluk getiriyor?

Evet, freelance çalışmak kişisel disiplin ve sorumluluk gerektiriyor. Düşünüldüğü gibi rahat olduğunu sanmıyorum. Aslında “her yer sizin ofisiniz” durumu, her an çalışabileceğiniz gerçeği, çok planlı olmayı zorunlu kılıyor.

Öte yandan, randevularımı daha esnek saat dilimlerinde alabiliyorum ve sonrasında daha uygun saatlerde dinlenebiliyorum. Kısacası, bu çalışma sistemi oldukça sorumluluk gerektiriyor. Ayrıca, kendi patronunuz olduğunuzda kendinizi kandırmanız imkânsız; hiçbir projeyi rastgele yapamıyorsunuz ve sonuçta ortaya güzel işler çıkıyor.

Ben kendimle hem çok eğlenceli hem de hayli katı bir patronum, kendi ismimle çalışıyor olmam bu durumu güçlendiriyor.

  • Dijital platformlarda sanat üzerine yazmak, geleneksel basından nasıl farklı?

Çok daha etkili gerçekten. Her yerde, her an bağlanıp okunabilmesi harika bir olanak. Trende, uçakta, parkta ya da bir bankta kısa bir molada, telefonunuzdan tüm makaleyi bir anda okuyabiliyorsunuz, bence bu harika.

Geçen gün bir arkadaşım çok çarpıcı bir şey anlattı: İstanbul’da bir yakınını ziyarete gitmiş ve benim röportajımı televizyona aktarmışlar; kahvelerini alıp röportajı dinlemişler. Bayıldım bu fikre. Ne hoş değil mi? Bu dijital dönüşüm, doğru kullanıldığında bize inanılmaz fırsatlar sunuyor. Düşünün, aniden canınız isteyip harika bir sanat olayını, kahvenizi alıp iki üç arkadaşla izleyebiliyorsunuz. 

Şimdi uygulamalar var, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi. Mesela annem için, makalenin metnini anında Türkçeye çeviriyor benim web sitemde; sonra bunu sesli dinleyebiliyor.

Gerçekten harika bir dönemde yaşıyoruz. Bütün bu dijital ilerlemeleri, doğru kullanıldığında, mükemmel buluyorum.

Nazlı Kök Akbaş | Pat Andrea, süper realism sanat hareketinin dünyaca meşhur yaşayan öncü usta ressamı
  • Sosyal medya, sanatın anlatım biçimini nasıl değiştirdi sizce?

Sosyal medya, sanatı çok olumlu bir şekilde destekledi. Öncesinde, sanat maalesef çoğunlukla lüks bir alan olarak ya da sadece belirli bir entelektüel birikime sahip grupların tekelinde olduğu zannedilirdi. Ama artık her sosyal gruptan ilgilenen kişiler, sosyal medya aracılığıyla sergileri izleyebilir ve her an yeni sanat haberlerinden haberdar olabilirler. Bu, gerçekten çok önemli bir gelişme ve benim için temel motivasyon kaynaklarından biri.

  • Kendi estetik anlayışınızı üç kelimeyle tanımlarsanız, bunlar ne olurdu?

Benim estetik anlayışım öncelikle doğallık ve samimiyet üzerine kurulu. Zekice yapılmış her işe çok düşkünüm. İkinci olarak, bir objenin veya bir işin beni güncelden koparıp bambaşka bir perspektiften bakmaya sevk etmesi ve bir hikâyesinin olması, bana çok estetik görünür.

Özgür Mumcular ve Nazlı Kök Akbaş

•       Önümüzdeki dönemde “Nazlı Kök Akbaş Art Reports”ta okuyucuları neler bekliyor?

Yeni projelerim birkaç başlık altında toplanıyor ve beni çok heyecanlandırıyor. Öncelikle, kendi platformlarımda yazılarım ve röportajlarım yoğun bir şekilde devam edecek. Bunun yanı sıra, İsviçre’nin prestijli bir dergisinde sanat editörü olarak yazdığımı biliyorsunuz; dergim yılda dört sezon yayınlanıyor ve readers.com’da okunabiliyor. Ayrıca internet sitemi de oldukça geliştirdik.

Yeni ve çok heyecan verici bir projem de bir katalog kitap yayımlamak. Kitap hem Türkçe hem İngilizce olacak, Türkiye ve İsviçre’de dağıtılacak. Yayın evimle çalışmalarımız hâlâ devam ediyor.

Bütün bunlara ilaveten, benim için çok heyecan verici ve bir o kadar da önemli bir projeye destek veriyorum: TOBB İzmir Kadın Girişimciler Kurulu’nun koordinatörlüğünü Işıl Nişli’nin yaptığı Sanatta Girişimcilik Projesi. Bu proje, kadın sanatçılara üretim, sergileme ve satış alanlarında destek olmayı; yeni teknolojik gelişmelere uyum sağlamalarına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Sanatçılara mentorluk, network ve satış ağlarını geliştirme desteği veriliyor.

Sanatın ve kadın sanatçıların sanat ekosisteminde güçlü bir şekilde üretmeye devam etmeleri, iş dünyasıyla bağlantılarını sürdürmeleri için önemli projeler geliştiriliyor. Yakında İsviçre’de, tüm bu projeleri tanıtan bir toplantı düzenleyeceğiz. Bu projeyi çok önemli buluyorum. Çok teşekkür ederim Özgür Hanım ve Pusula Swiss’e de teşekkürlerimi sunuyorum.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video