Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Müzikle yoğrulmuş bir hayat
Meşk, makam ve mânâ: Osman Nuri Özpekel'in sanatla örülmüş yolculuğu
Sanatçı, akademisyen ve bestekâr Osman Nuri Özpekel, Türk sanat müziğinin yaşayan hafızalarından biri. İsviçre’de kurduğu Zürich Özpekel Meşk Topluluğu ile bu kültürel mirası Avrupa’da da yaşatmaya devam ediyor.

Erzurum’dan İstanbul’a, üniversite korolarından TRT repertuarına uzanan derin bir sanat yolculuğu… Uduyla, besteleriyle ve müzik tarihi üzerine çalışmalarıyla Türk sanat müziğine iz bırakan bir isim Osman Nuri Özpekel. Klasik ekolün titizliğini modern zamanların duyarlılığıyla birleştiren Özpekel, sanatseverlerle İsviçre’de buluşuyor. Zürih’te kurduğu Zürich Özpekel Meşk Topluluğu ile hem geleneği yaşatıyor hem de yeni bir coğrafyada müziğin birleştirici gücünü ortaya koyuyor.

17 Mayıs 2025’te gerçekleşecek “Kürdilihicazkâr Faslı & Solo Şarkılar Dinletisi” öncesi, usta sanatçıyla müzikle yoğrulmuş hayatını, bestelerini, ve İsviçre’deki sanatsal faaliyetlerini konuştuk.

Söyleşi: Özgür Mumcular

  • Osman Nuri Özpekel kimdir? Kendinizi bize tanıtır mısınız?

Bu sorunuza aşağıdaki güncel matbu biyografimi sunarak cevap vermek isterim:

1957’de Erzurum’da doğdum. Hem İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde hem de Belediye Konservatuvarı’nda eğitim aldım. Genç yaşta ud ile tanıştım; zamanla bu yol beni hem sahneye hem de akademiye taşıdı. Yıllarca Devlet Korosu’nda ud sanatçılığı yaptım, ud öğretmenliğiyle nice öğrenciyle meşk ettim. Bestecilik yolculuğumda klasik ve neoklasik ekollerden beslendim; bazıları TRT repertuarına giren birçok eser besteledim. Müziği, edebiyatı ve arşivciliği bir araya getiren yayınlarım oldu. Şimdilerde Zürih’te kurduğum Özpekel Meşk Topluluğu’yla çalışıyor; bir ömrün birikimini paylaşmaya devam ediyorum.

Pera Müzesi konserinden bir anı
  • Sayın Özpekel, öncelikle İsviçre’deki müzikseverlerle buluşacağınız değerli etkinliğinizden başlayalım. 17 Mayıs 2025 akşamı düzenlenecek konserin hazırlık süreci nasıl geçti?

Topluluk üyelerimizin fedâkârâne ve azimli devamları ile düzenli çalışmaları sâyesinde sürecimiz çok başarılı geçti. Hiç bir maddi desteğimiz olmadığından, tamamen grup üyelerinin gayreti ile ve ayda sadece bir defa ders yapmamıza rağmen beş ay gibi bir sürede bu konserimize hazırlandık.

  • Kürdilihicazkâr faslıyla başlayacak olan bu konserin repertuarını oluştururken nasıl bir seçim süreci izlediniz? Eserlerde önceliğiniz ne oldu?

Öncelikle Fasıl kavramının ne olduğunu öğrencilerime izah ederek, günlük şarkılardan uzaklaşmalarına öncülük ettim. Başlangıçta ağır gelen bu eserleri öğrendikçe hepsi çok sevdi. Benim amacım gerçek manada Türk müziği repertuarı, solfeji, nazariyatı ve usûllerini Zürih’li müzikseverler ve genç kuşaklara öğretebilmektir.

Zürich Özpekel Meşk Topluluğu üyeleri ile birlikte bir anı
  • Zürich-Özpekel Topluluğu nasıl kuruldu? İsviçre’de böyle bir topluluğu oluşturma fikri nasıl doğdu?

Bu topluluğu kurmadan önce iki yıl Zürih Türk Musiki Cemiyeti’nin hocalığını yaptım. Çok başarılı konserler ve çalışmalar yaptık. Pandemi sonrası oluşan genel krizde cemiyetimizin etkinlikleri de akamete uğradı. O çalışmalarımız sona erince ben de bu işe gönül veren bazı arkadaş ve öğrencilerimle hiç bir maddi karşılık beklemeden bu topluluğu kurdum. 

  • “Meşk” kültürü özellikle Türk sanat müziğinde çok kıymetli bir kavram. Topluluğunuz bu geleneği İsviçre’de nasıl yaşatıyor?

Benim esas amacım Türk müziğinin bu meşk geleneğini yaşatmak zaten. Yani her eseri hocanın ağzından, sazından ve okuyuş üslûbundan öğretmek. Bu konserimiz bunun ilk örneği olacak Zürih’te. 

Bir afiş ve bir dede-torun anısı
  • İstanbul’daki uzun yıllara dayanan sanat hayatınızdan sonra İsviçre’de sanatla bağ kurmak sizde nasıl bir duygu yarattı? Kültürel ortamı nasıl buluyorsunuz?

Ben yaklaşık 10 yıldır Zürih’teki müzik etkinliklerine katılıyorum. Zürih Türk Musiki Cemiyeti’nde önce saz sanatçısı, sonra repetitör, sonra da hoca olarak görevler yaptım. Ud, mızraplı ve yaylı tanbur hocalığım yıllardır devam ediyor ve çok kıymetli öğrenciler yetiştirdim. Bunlardan bazıları bugün hocalık yapmaya başladı bile. Kültürel ortamın her zaman sanatın yüksek seviyelerde tutularak yaşatılacağına inanıyorum ve bu yolda başarıyla yürüdüğümü düşünüyorum. 

  • Ud sizin hem eğitimini verdiğiniz hem de büyük bir tutkuyla icra ettiğiniz bir enstrüman. Bu enstrümanın sizin hayatınızdaki yeri nedir?

Ud ve edebiyat benim hayatımın vazgeçilmez iki öğesidir. Ud 50 yıllık, edebiyat 45 yıllık en yakın iki arkadaşım ve samimi dostlarımdır. 

  • Özellikle klasik ve neoklasik Türk müziği anlayışınızla birçok özgün eser bestelediniz. İsviçre’de bu tarz eserlerin karşılığını nasıl buluyorsunuz?

Biliyorsunuz dünyanın bütün ülkelerinde klasik müzik dinleyici sayısı sâdece yüzde üçtür. 42 yıl hizmet verdiğim Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda da bu böyle idi. Biz Zürich Musiki Cemiyeti olarak 12. yüzyıl bestekârı Abdülkadir Meragi’den başlayan Itri ve Dede Efendi ile başlayan konserler verdik. Başlangıçta ilgi gören bu konserlerin dinleyicisi malesef sonraları azaldı hatta tükendi. Bu sebeple daha ilgi çekici bir repertuar hazırladım. Bu da Zürih’teki diğer müzik grupları için bir öncülük olur belki. 

  • Etkinliğinizde dinleyici katılımıyla birlikte Rast şarkılar da seslendirilecek. Bu interaktif yaklaşımı tercih etmenizin özel bir nedeni var mı?

Evet var; dinleyici sahnedeki performansa katılabildiği ölçüde konsere ilgi duyuyor. Rast makamındaki çok bilinen eserlerin seçilmesi bu sebeptendir.

Pera Müzesi konserinde mahur faslı ve bir şarkı notası
  • Sizin bestelemiş olduğunuz “Nur-Efzâ” gibi özgün makamlarınız da var. Bu yaratım sürecini biraz anlatır mısınız?

Bu tamamen tesadüf eseri oluşan bir makamdır. Benden eşimin arzu ettiği, Ferahfeza makamındaki bir şarkıyı bestelemek isterken Acem Aşiran makamı ile başlayıp Yegah pesinde  Buselik ile kalan Ferahfeza makamı yerine farkında olmadan Mahur makamı ile başlayıp Hüseyni Aşiran perdesinde Buselik ile kalan bir şarkı yapmışım. Rahmetli hocam İsmail Hakkı Özkan bunu tesbit ederek “Evladım, sen yeni bir makam bulmuşsun tebrik ederim” dedi. Ben de bu makama şarkıyı benden isteyen eşim Ayşe Nur’un ismine izafeten Nur-Efzâ adını verdim.

  • İsviçre’de klasik Türk müziğiyle ilgilenen gençler ya da amatör müzisyenlerle bir araya geliyor musunuz? Onlara yönelik eğitim veya atölye çalışmaları planlıyor musunuz?

Bu en büyük hayâlim. Şu an iki tanbur, üç ud öğrencim var. Bunun duyurulması ve yayılması için tavassut ederseniz size çok müteşekkir kalırım.

Pera Müzesi konserinde mahur faslı ve Naime Moosbrugger ile meşk dersi
  • Türk müziğinin Avrupa’daki geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle yeni kuşaklara aktarım konusunda neler yapılmalı sizce?

Özellikle Almanya’da çok başarılı konserler ve çalışmalar yapılıyor bu konuda. Yaş düzeyini ne kadar alt kuşaklara çekebilirsek o kadar başarılı oluruz diye düşünüyorum. Bu; on iki, on altı yaş seviyelerinde olursa ileriye yönelik büyük proje yatırımları gerçekleşebilir. 

  • Bir yandan edebiyat geçmişiniz, yazarlığınız da var. Müzik ile edebiyat sizin dünyanızda nasıl buluşuyor?

Daha önce de arz ettiğim gibi bu ikisi hatta üçü birbirinden ayrılmaz ve kenetlenmiş kültür ve sanat dallarıdır. Edebiyatın müziğe, müziğin edebiyata olan katkısı bütün dünya kültürlerinde malumdur. Müzik bilmeseydi Yahya Kemal o şiirleri yazamazdı. Edebiyat bilmeseydi Selahattin Pınar o besteleri yapamazdı.

  • Son olarak, Pusula Swiss okurlarına ve İsviçre’de yaşayan Türk toplumuna iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Kendilerine sonsuz sevgi ve saygılarımı iletiyor, Türk müziği ve kültürü adına yapılan kalitesi yüksek her etkinliğe dinleyici ve izleyici olarak katkıda bulunmalarını diliyorum.

Size de bu söyleşiniz için sonsuz teşekkürlerimi arz ederim.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
Yükleniyor
Yükleniyor
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video