
Bu bağlamda (SP) Sozialdemokratische Partei Basel-Stadt üyesi ve aktivist Erol Malaydın ile İsrail’in kuruluş sürecinden bugüne uzanan tarihi arka planı, Gazze’de yaşanan trajediyi ve olası çözüm yollarını konuştuk. Malaydın, Batı’nın rolünü sert bir dille eleştirirken, son günlerde insani yardım ulaştırmayı amaçlayan Sumud Filosu girişiminin de Filistin halkının sesi açısından önemli olduğunu, ancak saldırıları durdurmakta yetersiz kaldığını vurguluyor.
Röportaj: Ferah Koçak Erdoğan
I. Tarihsel Arka Plan
1. Öncelikle, İsrail devletinin Filistin topraklarında nasıl kurulduğunu özetleyebilir misiniz?
Temelde İngiltere ve Fransa arasındaki Sykes-Picot Antlaşması ile başladı. Ardından Balfour’un (Jaffa’dan Hayfa’ya kadar olan kıyıyı Hindistan’a güvenli şekilde kaçırdığı çalıntı malları götürmek için almak istemesi) planları devreye girdi. Osmanlılar da Birinci Dünya Savaşı’nı kaybedince, Levant bölgesindeki koruma ortadan kalktı ve İngiltere bölgeyi kolonileştirdi. 1922’den itibaren İngilizler Filistin köylerini hem tahliye etti hem yağmaladı. İngiltere, Araplara güvenmektense Britanya Yahudilerini Filistin’e gönderdi. Ben Gurion, 1910’lu yıllarda Filistin’i ziyaret etmişti ve Filistinli Haredi Yahudilerini küçümsüyordu; bu yüzden özellikle Doğu Avrupalı Yahudileri tercih etti. İkinci Dünya Savaşı sonrası ise Avrupalı Yahudiler Filistin’e gönderildi; böylece Avrupa pratikte Yahudilerden boşalmış oldu.
2. İsrail’in kısa sürede güçlü bir ordu ve uluslararası destek kazanmasında etkili olan faktörler nelerdir?
1922’den itibaren İngiltere, Yahudilere sürekli daha fazla güç verdi. 1920’lerin sonlarında İngiltere’nin Levant’a ilgisi azaldığında, gücünü kademeli olarak Yahudilere devretti. Siyonistler, İngiliz silahlarını devraldı ve Irgun ile Haganah gibi en az iki silahlı grup kurdular. Bu gruplar hızla köyleri nasıl ele geçireceklerini ve insanları nasıl tahliye edeceklerini öğrendiler. İkinci Dünya Savaşı sonrası, yaklaşık 40 kolonici ağırlıklı ülke tarafından oluşan küçük BM, “iki devletli çözümü kabul etti. Toprak bölüşümü İsrail lehine yapıldı: nüfusun %25’i, toprakların %60’ını aldı.
3. ABD ve Batılı ülkelerin İsrail’i desteklemesi, Filistin-İsrail dengesi üzerinde kalıcı olarak nasıl etkiler yaptı?
Amerika Birleşik Devletleri açısından İsrail, enerji kaynaklarıyla çevrili bölgede stratejik bir üs işlevi görmekteydi. Buna karşılık, Arap dünyası hakkında yeterli bilgiye sahip olunmadığından, güven eksikliği hâkimdi.
II. Gazze’de Güncel Durum
2. Gazze’deki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanî durumu nasıl tanımlarsınız?
Felaket! Daha önce böyle bir durum yaşanmamıştı. Son iki yıldır ilan edilmiş bir soykırım gerçekleşiyor. Bunu çok sayıda izleyici görüyor ve sessiz kalıyor. (Yemen ve İran dışında).
3. Uluslararası toplumun Gazze’deki sivil kayıplara tepkisini yeterli buluyor musunuz?
Tepki mi? Hiç yok.
4. Gazze’deki trajediyi sona erdirmek için öncelikli olarak hangi siyasi adımlar atılmalı?
BM birliklerinin derhal gönderilmesi, İsrail’in silahsızlandırılması ve savaş suçlularının tutuklanması.

III. Uluslararası Tepkiler ve Diplomasi
5. Avrupa’da yapılan Filistin’e destek gösterilerinin karar alıcılar üzerinde gerçek bir baskı oluşturduğunu düşünüyor musunuz?
Evet bu gösteriler devletler üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Hatta karar vericiler bu duruma uzun süre direndi ve bu gösteriler görmezden gelindi.Şimdi bir takım kararlar (Filistin Devlet'ini tanıma) alındı ama bence çok geç kalındı. Sızdırılmış İsrail verilerine göre 680.000’den fazla kişi öldü; gerçek sayı çok daha yüksek. Medyada yalnızca 60.000 civarında kişi gösterildi.
6. “Sumud Filosu” girişimiyle Gazze’ye insani yardım götürmenin önemi nedir?
Gazze halkının sesi duyuluyor, ama bu aynı zamanda daha fazla kurban anlamına geliyor. Greta Thunberg’in katıldığı ilk filo örneğinde görüldü ki, İsrail’in saldırıları devam etti. Daha çok filo katılımcıları ön plana çıkıyor, Filistin halkı değil.
7. Bazı Avrupa ve dünya ülkelerinin Filistin’i resmen tanımasının Gazze’de somut etkisi olur mu, yoksa daha çok sembolik midir?
Batılı ülkelerin Filistin Devletini tanıması, teorik olarak bir takım etkiler yaratabilir ama şu an baktığımızda görüyoruz ki büyük bir önemi yok. Filistinlilerin yok edilmesi/soykırım hızla devam ediyor.
8. BM ve uluslararası mahkemeler İsrail’in eylemlerini insan hakları ihlali olarak nitelendiriyor. Buna rağmen uluslararası yaptırımların uygulanmaması ne anlama geliyor ve Filistin’in diplomatik mücadelesini nasıl etkiliyor?
BM’nin Güvenlik Konseyi sorunu var: En üstte 3 eski sömürgeci ve 2 BRICS temsilcisi bulunuyor… Kim kazanacak belli değil.
9. Avrupa özelinde soruyorum: Avrupa ülkelerinin Filistin’i tanıma adımlarını samimi buluyor musunuz, yoksa siyasi bir manevra mı?
Manevra ve halkı sakinleştirme amaçlı bir tedbir.
10. Filistin halkının geleceği ve özgürlüğü konusunda umutlu musunuz?
Evet, umutluyum. Ama soykırım ve Filistinlilerin sürgünü hızla devam ediyor. Bu süreçte birçok İsrailli de ülkeyi terk ediyor. Soykırım ve toprak işgali planı tam olarak işlemiyor. Savaş öncesinde yaklaşık 60.000 İsrailli Portekiz’e, savaşın başlamasıyla 12.000’i Kıbrıs’a gitmiş ve arazi satın almış. Kıbrıs yetkilileri, ikinci bir Filistin istemediklerini belirtiyor. İki devletli çözüm bir ütopya olarak görünüyor. İsrail her zaman buna karşıydı. Bu soykırımdan sonra Filistinliler de büyük olasılıkla iki devlet çözümüne karşı olacak.
