
2025 yılı itibariyle 100. yaşına giren insanlar, iki dünya savaşının yaşandığı bir dönemde doğup, modern dijital çağın tüm dönüşümlerine şahitlik eden istisnai bir nesli temsil ediyor.
Ancak bu yaşa gelebilen kişilerin sayısı hala oldukça sınırlı. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre dünyada 100 yaşını aşan yaklaşık 630 bin insan yaşıyor ve bu bireylerin büyük bölümü sadece birkaç ülkede yoğunlaşıyor.
Bu ülkeler Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da yer alıyor. Aralarındaki farklılıklara rağmen – büyüklük, ekonomi, sağlık sistemi ya da sosyal yapı gibi – bazı ortak noktalar da dikkat çekiyor.
Bu kişilerden yaklaşık 123 bini Japonya’da bulunuyor. Japonya, yüksek yaşam beklentisi ile öne çıkan bir ülke. Kadınların ortalama ömrü 88, erkeklerin ise 82 yıl.
Japonya'nın ardından yaklaşık 74 bin kişiyle ABD geliyor. Çin’de yaklaşık 49 bin, Hindistan’da ise 38 bin asırlık insan yaşıyor.
Nüfus oranına göre Japonya lider
Ancak bu rakamlar ülke nüfuslarına oranlandığında tablo değişiyor. ABD ve Çin alt sıralara düşerken, Fransa, İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler daha üst sıralarda yer alıyor.
Japonya, her 100 bin kişiye düşen 100 asırlık birey oranıyla oldukça özel bir konumda. Bu alanda yalnızca Hong Kong, 133 kişiyle Japonya’nın önünde bulunuyor.
Hollanda’daki Disiplinlerarası Demografi Enstitüsü’nde görevli profesör Solveig Cunningham, Euronews Health'e verdiği röportajda Japonya’nın bu tabloda sürekli ilk sırada yer aldığını belirtti.
Cunningham, bu durumun muhtemelen dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite ve sağlıklı bir yaşam çevresi gibi faktörlerin birleşiminden kaynaklandığını vurguladı.
Ancak bu uzun ömürlülüğün asıl testi, yıllar önce Japonya’ya göç etmiş bireylerin yaşlanma sürecinde ne kadar sağlıklı kalabildiklerini gözlemlemek olacak.
Uzun yaşamın sırrı ne?
Aşırı uzun ömür hem bilim insanlarının hem de halkın uzun zamandır merakla incelediği bir konu. Bu merak; kitaplar, televizyon programları ve sayısız öneriyle beslenmeye devam ediyor.
En çok bilinen teorilerden biri "mavi bölgeler" yaklaşımı. Bu bölgelerde yaşayanların uzun ömürlerinin; sağlıklı beslenme, aktif yaşam, güçlü sosyal bağlar ve genetik gibi faktörlere dayandığı düşünülüyor.
Fakat bazı araştırmalar, bu bölgelerdeki yüksek yaş oranlarının istatistiksel hatalardan ya da sosyal güvenlik sistemlerinde yapılan yolsuzluklardan kaynaklanabileceğini de gündeme getirdi.
Geçtiğimiz yıl yayımlanan bir araştırma, bazı ülkelerdeki yüksek asırlık nüfusun nedeninin yanlış doğum kayıtları ve sosyal yardım sistemindeki suiistimaller olabileceğini öne sürdü.
Cunningham, bazı veri sapmalarının olabileceğini kabul etmekle birlikte, bu sapmaların genel eğilimleri büyük ölçüde etkilemediğini söyledi.
En fazla asırlık bireyin yaşadığı ülkeler aynı zamanda ortalama yaşam süresinin de en yüksek olduğu yerler olma eğiliminde.
Daha düşük ortalama yaşam süresine sahip ülkelerde bile 100 yaşını aşan bireylerin bulunması şaşırtıcı olmayabilir.
Cunningham, “Yaşamın erken dönemlerinde yüksek ölüm riski bulunan yerlerde, hayatta kalan bireyler genellikle daha dirençli oluyor,” diyerek bu durumu açıkladı.
Sihirli bir formül görünmese de uzun yaşamanın temel ilkeleri oldukça sade: düzenli egzersiz, dengeli beslenme, kaliteli uyku, tıbbi bakım erişimi, alkol ve sigaradan uzak durmak ve stresle başa çıkmak.
Cunningham, “Balık yağı, çikolata ya da bir kadeh şarap gibi şeylerin uzun ömür üzerindeki etkilerine kişisel olarak çok da güvenmiyorum,” diye ekledi.