
Aslında bu teknoloji yeni değil; onlarca yıl süren bilimsel çalışmaların ürünü. İlk etapta kanser aşıları geliştirmek için araştırılan yöntem, pandemi sırasında virüslere karşı etkili olduğunu kanıtladı.
On yıllara dayanan bilimsel yolculuk
1980’lerde Robert Malone’un öncü çalışmaları, ardından 1990’larda Katalin Karikó ve Drew Weissman’ın katkıları mRNA teknolojisinin temellerini attı. Araştırmacılar, bu kırılgan molekülün bağışıklık sistemi tarafından yok edilmeden hücrelere ulaşmasını ve tolere edilmesini sağladı. Ayrıca, mRNA’nın lipid kapsüller içine yerleştirilmesi (lipid nanoparçacıkları) sayesinde vücutta güvenle taşınabilir hale geldi.
Pandemiden kansere
Pfizer/BioNTech ve Moderna’nın Covid-19 aşılarıyla mRNA teknolojisinin güvenli ve etkili olduğu milyarlarca insanda görüldü. BioNTech’in kurucularından Uğur Şahin, bu deneyimin kansere karşı yeni tedavilerin yolunu açtığını vurguluyor:
“Birkaç yıl içinde bu aşıları hastaların kullanımına sunmayı umuyoruz.”
Bugün klinik deneyler, melanom, pankreas, akciğer ve beyin tümörleri (ör. glioblastom) gibi zorlu kanser türlerine karşı sürdürülüyor. Özellikle pankreas kanseri gibi tedavilere dirençli tümörlerde ilk bulguların umut verici olduğu bildiriliyor.
Yenilikçi ama zorlu bir yöntem
mRNA aşılarının en büyük avantajı, hastaya özel olarak tasarlanabilmesi. Bu sayede her tümörün genetik özelliklerine göre “kişiselleştirilmiş” tedavi mümkün olabiliyor. Ancak bu yaklaşım lojistik zorluklar ve yüksek maliyetler doğuruyor.
Cenevre Üniversite Hastaneleri Onkoloji Bölüm Başkanı Prof. Olivier Michielin, bu noktaya dikkat çekiyor:
“Bazı kanserlerde geleneksel tedaviler işe yaramıyor. mRNA yaklaşımı bize yeni bir yol sunuyor. Ancak her hasta için özel üretim gerektiği için erişim ve maliyet konularını çözmemiz şart.”
Erişim ve eşitlik tartışması
İsviçre’de sağlık sistemi, yeni nesil tedavileri halka ulaştırma konusunda güçlü bir altyapıya sahip. Michielin, “Eğer etkinliği doğrulanırsa bu aşıların mümkün olan en geniş kesime sunulması için çaba göstereceğiz” diyor. Ancak küresel ölçekte durum aynı değil. Özellikle ABD’de, Sağlık Bakanı Robert Kennedy Jr.’ın aldığı kararlarla mRNA aşılarına ayrılan fonların durdurulması, araştırmaların geleceği için endişe yaratıyor.
Geleceğe dair beklentiler
Uzmanlara göre mRNA aşılarının kanser tedavisinde yaygın kullanılabilmesi için iki kritik unsur öne çıkıyor: temel bilim araştırmalarına yatırım ve tedavi maliyetlerinin düşürülmesi. Klinik deneylerden elde edilecek veriler, teknolojinin kalıcı bir devrim mi yoksa sınırlı bir seçenek mi olacağını gösterecek.
Şimdilik kesin konuşmak için erken olsa da, bilim dünyası mRNA aşılarını kanserle mücadelede yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüyor.