
Bir futbol maçında futbolcuların taşıdığı, Sağlık Bakanlığı destekli “Doğal olan normal doğum” pankartı gündemdeki yerini korurken, Bakanlık’tan yeni bir düzenleme geldi. Buna göre, özel tıp merkezlerinde planlı sezaryen doğumlara sınırlamalar getirildi.
Küresel eğilim: Sezaryen oranları yükseliyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2021 raporuna göre, dünya genelinde sezaryen doğumlar artış gösteriyor. Bugün tüm doğumların yaklaşık yüzde 21’i sezaryenle gerçekleşiyor. DSÖ’nün tahminlerine göre bu oran 2030’a kadar yüzde 29’a ulaşacak.
DSÖ uzmanlarından Dr. Ian Askew, sezaryenin hayati durumlarda kritik öneme sahip olduğunu vurgularken, gereksiz uygulamaların anne ve bebek sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğine dikkat çekti.
Sezaryen gerekli olduğunda hayat kurtarıyor
Uzmanlar, sezaryenin uzun süren doğumlar, fetüsün pozisyon bozukluğu, plasenta problemleri, göbek kordonu sıkışması ve annenin sağlık sorunları gibi durumlarda zorunlu olabileceğini belirtiyor.
Pensilvanya Eyalet Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne göre bu gibi vakalarda sezaryen doğum en güvenli seçenek olabilir. Ancak her cerrahi müdahalede olduğu gibi sezaryende de kanama, enfeksiyon, geç iyileşme gibi riskler söz konusu.
Kadınların tercihi göz ardı edilmemeli
Bazı uzmanlar, tıbbi bir neden olmasa bile kadınların sezaryen tercihinin göz ardı edilmemesi gerektiğini savunuyor. İngiltere’den Profesör Soo Downe ve Dr. Carol Kingdon, sezaryenin bazı kadınlar için hem fiziksel hem de psikolojik fayda sağlayabileceğini, bu nedenle bu tercihin reddedilmesinin sakıncalı olabileceğini ifade ediyor.
Hangi doğum yöntemi daha sağlıklı?
Vajinal doğumun idrar kaçırma ve doku yırtıkları gibi riskleri varken, sezaryende ise enfeksiyon, rahim alınması (histerektomi) ve nadiren anne ölümleri görülebiliyor. The Lancet’in 2018 tarihli çalışmasına göre, sezaryenle doğan bebeklerde ölüm ve çocuklukta astım riski daha yüksek olabilir.
DSÖ: Kadınlara bilgi ve destek sunulmalı
Dünya Sağlık Örgütü, doğum oranlarına dair sabit hedefler koymak yerine, kadınlara bilgi verilmesini ve duygusal destek sağlanmasını öneriyor. Dr. Ana Pilar Betran’a göre her kadın doğum sürecinde bilinçli kararlar verebilmeli.
Dr. Sindhu K. Srinivas ise, sezaryen isteyen hastaların gerekçelerini anlamaya çalıştığını, böylece yanlış anlamaları düzeltebildiğini ve bilinçli tercihlere ulaşabildiklerini söylüyor.
Uzmanlara göre, sezaryen oranlarını dengede tutmak için şu adımlar atılmalı:
- Anne adaylarının doğum sürecine hazırlanmasını sağlayan eğitimler ve psikososyal destekler,
- Sezaryen kararlarının tıbbi verilere dayanması ve gerektiğinde ikinci görüş alınması,
- Ebeler ve doğum uzmanlarının işbirliği içinde çalıştığı bakım modelleri,
- Vajinal doğum ve sezaryen ücretlerinin eşitlenmesi gibi finansal düzenlemeler.
Uzmanlar, sezaryen doğumların gerektiğinde erişilebilir olması gerektiğini vurgularken, gereksiz uygulamaların da önüne geçilmesi gerektiğini belirtiyor. Kadınların ihtiyaçlarını merkeze alan politikaların geliştirilmesi ise sürecin en temel unsuru olarak öne çıkıyor.