
Ancak, kaygı aşırı hale geldiğinde, sürekli ve kontrol edilemez bir biçimde varlığını sürdürdüğünde, anksiyete olarak tanımlanır ve psikolojik bozukluklara yol açabilir.
Anksiyetenin, kişilerin yaşam kalitesini ve ruh halini olumsuz etkileyebileceği vurgulanmaktadır. Dr. Phuong Le, kaygının hafif formlarının faydalı olabileceğini, kişilerin çevresel tehditlere karşı uyanık olmasını sağladığını ifade etmektedir. Ancak kaygı, kontrolsüz bir hale geldiğinde psikolojik sağlık problemlerine dönüşebilir. Anksiyetenin, stresten farkı, belirgin bir sebebe dayanmadan içsel düşüncelerle ortaya çıkması ve uzun süre devam etmesidir.
Uzun süreli kaygı, fiziksel sağlık üzerinde de etkiler yaratabilir. Kalp hastalıkları, sindirim sorunları ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sağlık problemleri anksiyetenin sonuçları arasında yer alır. Ayrıca, uyku bozuklukları, baş ağrıları ve otoimmün hastalıkların gelişmesi gibi çeşitli fiziksel etkiler görülebilir.
Anksiyete ile başa çıkabilmek için çeşitli yöntemler mevcuttur. Farkındalık uygulamaları, derin nefes almayı içeren rahatlama teknikleri ve kaygılı düşüncelerle kademeli olarak yüzleşmek, kişilerin kaygı düzeylerini yönetmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, bazı kişiler kaygılarını kontrol edebilmek için gün içinde belirli bir "endişe zamanı" planlamayı tercih edebilirler.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) gibi psikoterapi yöntemleri, anksiyeteyi yönetmek için etkili bir yol sunar. BDT, kaygıyı tetikleyen olumsuz düşünceleri tanımlamaya ve bunlara meydan okumaya dayanır. Bu terapi, kaygıyı azaltmak için daha sağlıklı düşünme biçimlerini öğretir ve kişinin yaşam kalitesini artırabilir.
İlaç tedavisi de kaygı bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir diğer seçenektir. SSRI gibi ilaçlar, beyindeki serotonin düzeylerini dengeleyerek kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak ilaçların her birey için uygun olmadığı ve psikoterapi gibi diğer tedavi yöntemlerinin de kullanılması gerektiği ifade edilmektedir.
Kaygının yanlış anlaşılmaları da mevcuttur. Genç nesiller arasında kaygı, bazen zayıflık olarak algılanabilir. Ancak kaygı bozuklukları, biyolojik, çevresel ve genetik faktörlerden kaynaklanabilir ve herkesin deneyimleyebileceği durumlar olabilir. Anksiyete hakkında konuşmak ise, sorunun daha da kötüleşmesini engelleyebilir ve kişiyi yardım aramaya teşvik edebilir.
Sonuç olarak, kaygı karmaşık bir psikolojik durumdur. Her ne kadar normal düzeyde kaygı faydalı olsa da, aşırı ve sürekli kaygı bozukluğa dönüşebilir. Bunu yönetmek için psikoterapi, rahatlama teknikleri, yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi gibi çeşitli müdahaleler gerekebilir.