Bu merkezler, ailelere geçici de olsa bir çatı sağlıyor; ancak yaşam koşulları oldukça sınırlı.
Irchelpark yakınlarındaki eski bir huzurevinde yer alan merkezde bir ailenin kalabileceği standart bir oda bulunuyor: bir ranza, iki tek kişilik yatak, iki dolap, küçük bir masa ve bir lavabo. Duş ve tuvaletler ise ortak kullanılıyor. Merkez sorumlusu Christian Kobel, "Uzun süre burada kalmak gerçekten zorlu bir deneyim" diyor.
Her ne kadar bu yerler geçici çözüm olarak tasarlanmış olsa da, bazı aileler özellikle büyük oldukları için burada bir yılı aşkın süre kalmak zorunda kalıyor. Zira Zürih’te 2024 yılında boş konut oranı sadece %0.07 olarak kaydedildi. Bu da uygun fiyatlı konut bulmayı neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Barınma merkezlerinde şu anda yaklaşık 50 aile kalıyor. Aileler, sosyal hizmet merkezlerine başvurarak bu barınaklara yönlendiriliyor. Bu merkezler yalnızca barınma değil, aynı zamanda yeni bir konut bulma konusunda da destek sağlıyor. Kobel, "Aileler, mümkün olduğunca normal bir yaşam sürmeye çalışıyor. Çocuklar okula gidiyor, ebeveynler çalışıyor" diyor.
Aileler arasında zaman zaman gerilimler yaşansa da, çoğu zaman bir dayanışma ruhu hâkim. "Bu tür yerlerde insanlar birbirine destek olur, dostluklar kurulur" diyen Kobel, amacın ailelerin en kısa sürede yeni bir konuta geçmelerini sağlamak olduğunu belirtiyor. İstatistiklere göre, ailelerin %40'ı üç ay içinde yeni bir konut bulabiliyor.
Zürih'teki barınma krizi, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir sorun olarak da büyümeye devam ediyor. Bu merkezler, ailelerin yeniden ayakta durabilmeleri için bir geçiş noktası olmayı sürdürüyor.