
200 bin kişi sınır ötesinde günlük dolaşımda
İsviçre’nin 2008’de Schengen Anlaşması’na katılmasıyla, Almanya sınırında sistematik kontrollerin yerini sadece rastgele kontroller aldı. Günlük yaklaşık 200 bin kişi, Hochrhein bölgesindeki İsviçre-Almanya sınırını geçiyor; bu insanların yarısı İsviçre’de çalışan Alman vatandaşları.
Rheinfelden Belediye Başkanı Franco Mazzi, sınır geçişlerinin eskiden daha sıkı olduğunu hatırlatıyor: “Gece dışarı çıkarken kimlik kartımızı hep yanımıza alırdık; çünkü kısa süreliğine bile olsa karşıya geçmek kimlik gerektirirdi.”
20 yıllık altyapı artık yetersiz
Bölgedeki altyapının artık ihtiyaçlara cevap veremediğini söyleyen Agglobasel Derneği’nden Patrick Leypold, bu yoğun trafiğe rağmen hala 20 yıl öncesinin altyapısıyla yaşamaya çalıştıklarını belirtiyor. Özellikle kuzey-güney yönünde daha fazla bağlantıya ihtiyaç duyuluyor. Çünkü nehir boyunca köprü sayısı az ve uluslararası köprüler için devletlerarası anlaşmalar gerekiyor.

Yeni köprüler ve istihdam bölgeleri planlanıyor
Hazırlanan Hochrhein mekânsal konsepti, bölgenin gelişimini destekleyecek çok sayıda öneri içeriyor. Öne çıkan projelerden biri, İsviçre’nin Stein bölgesindeki 200 hektarlık sanayi alanı Sisslerfeld. Burada 10.000 yeni iş yeri oluşturulması planlanıyor. Bu alan için hem İsviçre hem de Almanya tarafında toplu taşıma altyapısı güçlendirilecek. Ayrıca Almanya’ya uzanacak yeni bir köprü de değerlendiriliyor.
Bisiklet yolları ve 15 dakikalık yaşam alanları
Planlamada, bisiklet yollarının artırılması ve nehir boyunca öncelikli bisiklet rotalarının oluşturulması da öne çıkıyor. Buna ek olarak, “15 dakikalık mahalleler” konsepti de gündemde: İnsanların iş, sağlık ve alışveriş ihtiyaçlarını yürüyerek veya bisikletle 15 dakika içinde karşılayabileceği kompakt yaşam alanları hedefleniyor.
Sınır kontrollerinin yeniden sıkılaştırılması olasılığına tepki
Tüm bu çalışmalar, Almanya’da 2024 sonbaharında yeniden gündeme gelen sistematik sınır kontrolleriyle tezat oluşturuyor. Bölge planlamacıları, geçmişteki gibi katı kontrollerin bugünkü yaşam biçimiyle bağdaşmayacağını ve bölgesel ekonomiye zarar vereceğini vurguluyor. Ortak hedef ise sınırları değil, insanları ve altyapıları birleştirmek.