On gün önce Zürich’te uzun bir süreden sonra bir arkadaşımla nihayet kahve içmek için buluşabildik. Dışarda, büyük bir ıhlamur ağacının altında, gölgede oturduk. Güzel sohbetler ettik, kahvelerimizi içtik.
Öğrenmenin yaşı yok

Hava sıcacık, aydınlık bir akşamüstü, Limmat Nehri kenarındaki tarihi binalar güneşin ışıklarıyla parlıyorlar ve sanki, “Nerelerdeydin bu kadar zaman?” diye soruyorlardı. Okul ve iş hayatımın büyük bir bölümünü burada geçirmiştim, çok özlediğimi fark ettim. Hayallere dalarak, keyifle, nehrin kenarından yürüyerek arabamı bıraktığım park binasına geldim.
Ödemek için park kartımı çıkardım, otomat ödemem gereken miktarı yazdı. O da nee!!! Elimdeki bozuk paralar yetmiyor, bendeki kağıt parayı da otomat kabul etmiyor! Gişeye öderim diye düşündüm, gişeler yok! Ter bastı… Nasıl çıkarım ben burdan? Baktım kredi kartım yanımda, ödemeyi yaptım, çabucak yola çıktım. Hayallerim uçtu, keyfim kaçtı, trafik bütün dikkatimi kendine çekti…
Birkaç gün sonra yaşadıklarımı yakınlarıma anlattım, iyi ki kredi kartım yanımdaymış dedim… Çünkü genelde pek kullanmam…
“Problem değil ki,” dediler. “Telefonla da ödeyebilirdin!” Efendiiim? Telefonla mı? Nasıl yani? Neyse, izah ettiler ve yeğenimin yardımı ile gereken programı telefona yükledik… Teknik gelişme ve yenilikler bir kez daha buradayız dediler!
Yıllarca öğrencilerime de aynı tavsiyelerde bulundum: “Yeniliklere ve değişikliklere açık, meraklı olun ve öğrenmeyi bırakmayın. Lazım olmaz demeyin, lazım olduğu zaman öğrenmeye vaktiniz veya fırsatınız olmayabilir. ”
Bir gün dersanede bir kız öğrencim, matematik sınavı için çalışması gerektiğini, ama hiç bir şey anlamadığını anlatırken sesi titriyordu. Yine zayıf alacağından korkuyordu. Böyle durumlarda önce öğrenciyi sakinleştirmeye çalışır, problemin nerede olduğunu bulup, dersi anlatırdım.
Sordum: Peki sınavda ne oluyor da doğru cevapları bulamıyorsun? Baban ne diyor, annen nasıl karşılıyor?
Cevap: Çok çalışıyorum ama, sınavda annem babam aklıma geliyor, bildiklerimi unutuyorum. Babam, zayıf alınca çok kızıyor. Annem bir şey demiyor… Zaten annem de okulda matematikte çok kötüymüş. Ben de annem gibiyim. Yapamıyorum!
Bu öğrenci ile uzunca bir zaman çalışmamız gerekti. Ta ki beyninde yerleşmiş rol modellerin değişip, kendine güveni gelinceye kadar…
Gerek çalıştığım iş yerlerinde, öğretmenlik yaptığım yıllarda, gerekse 18 yıl hizmet verdiğim dersanemde çok örneklerle karşılaştım. Bazen öğrenen oldum, bazen öğreten. Eğitim, öğretim yalnız okulda olmuyor. Okul öncesi başlıyor, okul sonrası, yaşam boyu devam ediyor. Hayat tecrübesi kıymetli bir eğitim… Bu tecrübe her türlü bilgi ve deneyimi hayatımızın her safhasında ve her zaman elde ettiğimiz bir eğitimdir. Aile içinde, arkadaşlar arasında, okulda, iş yerinde, çalışırken ve emekli olduktan sonra bile sosyal ve toplumsal görevlerimizi yerine getirebilmemiz lazım. Yeni yetişen nesillerde bizleri örnek alacaklardır.