Gezi Rehberi

Muhteşem bir dünya turundan geri kalanlar

Ben Onur Akkurt. Yıllar önce Pusula ofisinde grafik projeleri ile ilgili çalışırken, uzaklara gitmenin, dünya turu yapmanın hayallerini kuruyordum. 2017 yılının Mayıs ayında eşim Kasia ile birlikte Basel’den yola çıktık. 21 ay boyunca doğuya doğru seyahat ettik ve 2019 yılında başladığımız yere döndük. Bu kişisel seyahat projemize Kafa Bi Dünya adını verdik ve 2 yıl boyunca farklı coğrafyaları, farklı kültürleri, bir nevi dünyayı ve kendimizi keşfetmeye çalıştık. Şimdi yeniden İsviçre’deyiz ve artık paylaşma vakti. Bizim için eşsiz deneyimlerle dolu dünya turu maceralarımızı, Pusula sayfalarından takip edebilirsiniz.

Her şeyin nasıl başladığına dair biraz eskilere gitmekte yarar var. Balıkesir gibi küçük bir şehirde büyümüş, çok büyük hayalleri olmayan bir çocuktum. Önce o küçük şehirden ayrılıp, İstanbul gibi koskocaman bir kaos içerisinde buldum kendimi. Daha sonra aklım Avrupa’ya kaydı ve Basel’e yerleştim. Gezmeyi seven birisi olarak adlandırabilirdim kendimi. Ama o ana kadar dünyanın çevresinde şöyle bir tur atıp geleyim gibi bir hayalim hiç olmamıştı.  Avrupa’da yaşamanın bir nevi ufkumu açtığını düşünüyorum. Bu akıl karışıklığı içerisinde bir akşam seyyahlar ile ilgili bir belgesel izledim, dünyayı gezme fikrini önüme sermişlerdi. Ufak bir not kağıdına o günün tarihini ve saatini not aldım; “24.12.2013, 00:33”. Nasıl olduğunu hala bilmiyorum ama hayatımın en büyük macerası olduğunu düşündüğüm kararı o an almıştım.

Önce Kasia ile konuştum ve dünya turu hayalime onu da ortak ettim. Maceraya başlamadan önce kendimizi dört konuda hazırlamaya çalıştık. Bunlar rota planlaması, ekipman tedariği, bütçe hazırlığı ve sağlık ile ilgili önlemler. Rota planlaması kabaca belliydi. Doğuya ilerleyeceğiz ve uygun mevsim koşullarında kalmaya çalışacağız. Yani yaz aylarını kuzey yarım kürede geçirip, mevsim değişirken güney yarım küreye geçeceğiz. Ekipman hazırlığımız ise son bir kaç ayda tamamlandı. Sırt çantası seçimi, ayakkabılarımız nasıl olsun, elektronik ekipman seçimi gibi hazırlıklar neredeyse son güne kadar devam etti. Bütçe konusunda ise daha önceden kenara bir miktar para koymayı başarmıştık. Yola koyulduğumuzda da bizi ekonomik olarak destekleyebilecek sponsor arayışlarımız devam etti. Bu sırada uzaktan çalışabileceğimiz ve bir miktar gelir elde edebileceğimiz işler de bulmuştuk. Diğer seyyahların bloglarını ve deneyimlerini inceleyerek de ortalama ne kadar bütçeye sahip olmamız gerektiğini belirledik. Günlük kişi başı 30 €. Bunun içerisinde ana kalemler konaklama, yeme – içme ve ulaşım haricinde sınır geçişleri, planlanamayan harcamalar ve diğer ufak tefek harcamalar dahil olacaktı. Sağlık önlemleri ise genel olarak seyahat edeceğimiz bölgelerde karşılaşabileceğimiz hastalıklara karşı gerekli aşıları olmakla ilgiliydi. Ben ücretsiz olduğu için Türkiye’deki seyahat sağlığı merkezine giderek gerekli seyahat aşılarını oldum. Kasia ise aynı prosedürü Polonya’da gerçekleştirdi.

Takvimler 16 Mayıs 2017’yi gösterdiğinde Basel’den ayrıldık. Kasia’nın ailesine veda etmek ve son hazırlıklarımız tamamlamak üzere Varşova’ya ulaştık. Bir hafta sonra ise ilk durağımız olan Litvanya’nın Kaunas kentine adım atarak Kafa Bi Dünya maceramıza başladık.

İlk Durak Litvanya – Kaunas

Dünya turu seyahatimizin ilk durağı Litvanya’nın ikinci büyük şehri Kaunas oldu. 1 Haziran gecesi Varşova’dan otobüs ile ayrıldık ve 8 buçuk saat sonra Kaunas’a ulaşmıştık. Otobüsten iner inmez soğuk hava suratımıza çarpıyordu.

Kaunas’ta en dikkatimizi çeken durum şehrin boşluğu idi. Şehrin en hareketli olması gereken Laisves Aleja isimli alışveriş caddesinde dükkanlar 9’dan önce açılmıyorlar. Haftaiçi olmasına rağmen şehirde ne bir sabah koşuşturmacası, ne de insan görebildik. Saat 8 civarı bu ana cadde üzerinde bir kafe bulduk. Masaları, sandalyeleri düzenleyen çalışanları görünce sevindik. Ancak çalışanlardan biri daha açmadık ama isterseniz buyrun oturun, kahve olunca servis edeyim dedi. Yüzümüzde kocaman bir gülümseme ile kendimizi içeriye attık. Kafede geçirdiğimiz bir saat içinde de caddede dükkanın önünden geçen 10 kişi bile görmedik. Galiba Kaunas’ta gün geç başlıyordu.

Sosyal medyanın en güzel yanlarından bir tanesi, dünyanın çeşitli yerlerindeki seninle aynı dili konuşan insanlarla çok daha kolay iletişime geçebilmek ve tanışabilmek. Çevrimiçi seyahat platformlarından bir tanesinde Kaunas’ta öğrencilik yapan Kadir ile bir kaç ay önce Varşova’da tanışmıştık. Şimdi ise Kaunas’ı Kadir rehberliğinde keşfedecektik. Saat 10:00’da belediye binası önünde nihayet buluştuk. Kaunas zaten çok büyük bir şehir değil. Eski şehir bölgesini bir kaç saat içerisinde gezdik, şehrin en hoşuma giden yeri ise Aleksotas tepesi oldu. Finiküler ile de çıkabilirsiniz, yürüyebilirsiniz de. Zaten dümdüz olan bir şehirde bulunan bu tepede öyle çok yüksek değil ama en azından şehri yüksekçe bir noktadan görmek hoş oldu.

Öğleden sonra Kadir bizi yerel yemekleri tadabileceğimiz Berneliu Uzeigos isimli restorana götürdü. Polonya mutfağı ile arasında çok bir fark olmayan Litvanya mutfağına zaten aşinaydık ve önümüze gelen patates mantısı, pancar çorbası, patates pankeki oldukça lezzetliydi.

Akşamüzeri ev sahibimiz ile buluşmadan önce biraz dinlenmek için kendimizi başka bir kafeye attık. İlk günümüz yoğun ve güzel geçmişti ama gezgin olmaktan ziyade hala turist gibi hissediyorduk kendimizi. Sanırım internetten yazışıp anlaştığımız bir başkasının evinde misafir olma fikri de biraz geriyordu bizi. Bizi evinde ağırlayacak olan Albina ve eşi Pavlinus’un yaşadıkları ev şehrin biraz dışında olduğu için buluşma noktasından bizi araba ile aldılar. Albina Rusya’dan seneler önce Litvanya’ya göçmüş bir Tatar. Pavlinus ise Litvanya’nın yerlisi. Koskocaman akvaryumları ve besledikleri tarantulalarıyla ilginç bir evleri vardı. Tüm akşam ettiğimiz seyahat ve macera tandanslı güzel sohbetin ardından bize mutfakta yer hazırladılar. Dünya turu maceramızın ilk gecesi mutfakta sonlandı.

Ertesi gün öğleden sonra Vilnius’a trenimiz vardı. Ev sahiplerimiz bizi istasyona bırakmayı teklif ettiler. Ama öncesinde evde kahvaltı edip şehrin biraz dışındaki Pazaislis Manastırı‘nı ziyaret etmek isteyip istemeyeceğimizi sordular. Bu manastır bizim gezi notlarımızda yer alıyordu. Sorgusuz kabul ettik.

Pazaislis Manastırı, baraj gölünün hemen yanıbaşında. Doğayla içiçe ve tarihi oldukça eskilere dayanıyor. Litvanya’nın en büyük manastırı olan Pazaislis 1662 yılında kurulmuş. Gittiğiniz yerleri  bölgenin yerlisi birileriyle ziyaret etmek gerçekten çok keyifli. Gezilen yerdeki rehberlerin dahi çok fazla bilgi sahibi olmadıkları konuları sizinle paylaşıyorlar. Manastırın altından girdik üstünden çıktık ve yaklaşık 45 dakikalık bir turun ardından yanıbaşındaki göl kenarında inip çevrede yürüyüş yaptık. Bizim Kaunas’ta en beğendiğimiz yer bu manastır ve çevresi diyebiliriz. Bir daha Kaunas’a gitme fırsatımız olursa burayı tekrar ziyaret etmek isteriz deyip Vilnius’a doğru yola koyulduk.

Benzer Haberler

Muhteşem Kenya Gezisinden Geriye Kalanlar
Sanatla değişir dünya “Uzupis Cumhuriyeti…”

EKONOMİ

En Çok Okunanlar