Bu gün sizlerle tanıştırmak istediğim arkadaşım, hayata 1-0 yenik başlayanlardan biri. O, ayakkabı tamircisi bir baba ile çamaşırcı ve de alkolik olduğu söylenen bir annenin biricik oğulları, üstelik dedesi de bir akıl hastası. Bütün bu fakirlik ve olumsuzluklar içinde evin tek çocuğu olarak en zevk alarak yaptığı şey ne mi? Tabii ki her daim hayaller kurmak.
Masal = Paylaşmak

Fakir evlerinin duvarları arasında aynı hikayenin prensi, devi, kralı ve uşağı olmak. Komşuları olan bir papazın kütüphanesinden bol bol yararlanma şansı olması belki de onu hepimizle tanıştıran yegane tohumdu. Ama hakkını yemeyelim, hayal gücünü asıl uyaran kişinin babası olduğu anlatılıyor tarih kitaplarında. Nasıl mı? Her gece oğluna yatmadan önce masallar anlatarak ve de yetenekli bir ayakkabıcı olarak, yaptığı kuklalarla çeşitli oyunlar kurarak… Gelgelelim bu birliktelik arkadaşım 11 yaşına geldiğinde bitti. Babacığı maalesef bu diyardan göç etti. Annesiyle temizlikçilik ve çamaşır işlerinde çalışarak geçim derdini omuzladılar. Ama o ele avuca sığmaz hayallerin çocuğuydu duramadı. 14 yaşında Kopenhag’a dansçı olmaya gitti. Hem de hiç yeteneği yokken. Sonra oyunculukta denedi şansını. Ama boyu çok uzun ve bakışları da tuhaftı. Bu da tutmadı. Arkadaşım hiç pes etmedi. 17 yaşındayken yazdığı bir oyun, bir dergi tarafından yayınlanınca hayatı değişti. Yeteneği yeşermiş dikkat çekmişti. Kopenhag Üniversitesinden bir burs hakkı kazandı. Sadece oyunlar değil, şiirler, masallarda yazıyordu. Hep hayal ettiği başarıyı “Holmen Kanalı’ndan Amager’in Doğu Noktasına Yürüyüş,” adlı eserinin çok satmasıyla sonunda yakaladı. Kopenhag’da artık ünlü bir yazardı. Sonra devrin kralından yurt dışına çıkma izni alarak Paris’den başladığı yolculuğunda, İtalya’ya ve Prag’a gitti. 12 yıl sonra döndüğünde romanları dışında masallarıyla da, artık bütün dünya tanıştı.
Arkadaşım kim mi? Sizin de arkadaşınız aslında, Küçük Deniz Kızı, Kibritçi Kız, Parmak Çocuk, Çirkin Ördek Yavrusu, Kurşun Asker desem hatırlar mısınız? Evet arkadaşımın adı, Hans Christian Andersen ve O, çocukluğumuzda bizi ağlatan, sevindiren, kahramanı olduğumuz pek çok masalın yazarı. Andersen hep bir çocuk yüreğiyle baktı hayata ve Onu en iyi çocuklar anladı aslında. Dahası asıl ününü ona dünyanın en temiz varlıkları çocuklar verdi. Andersen, hepimizin baş tacı oldu.
Bütün dünyayı gezmek, başka insanlar tanımak, hikayeler biriktirmek Andersen’i Andersen yapan en büyük özelliğiydi. Duramadı yine kralın izniyle bu sefer de Fransa, Almanya, İtalya hatta, Atina ve İstanbul’a bile gitti. Bu gezilerden iki yıl sonra “Bir Şairin Çarşısı” adlı kitabında, Kapalıçarşı, Üsküdar, Galata Mevlevihanesi Boğaziçi ve İstanbul’u anlattı. Ama beni en çok etkileyen bir Türk kızı Züleyha ile arasında geçen diyalog olmuştur. Sunay Akın’ın “Kırdığımız Oyuncaklar,” adlı kitabında bu buluşma şöyle aktarılmış: “Andersen, kendisini 1841 yılında İstanbul’a taşıyan geminin küpeştesinde “Züleyha” adlı altı yaşındaki bir kız çocuğuyla ahbaplık kurmayı başarır. Bu dostluğun başlangıcı ise bir oyuncaktır. Andersen kitabında şöyle aktarmış, “Bana oyuncağını gösterdi, her iki kulağının arkasında minicik birer kuş bulunan at biçimindeki bir su testisiydi bu; Türkçe konuşabilsem hemen bu oyuncağa dair bir masal uydurup anlatırdım ona.”
Bu güzel anıyı ne zaman hatırlasam, çocuk olup Andersen’in dizinin dibinde masallar dinlediğimi hayal etmekten kendimi alamıyorum. Eski masalların en sevmediğim tarafıysa, çok acıklı olmaları. Andersen Masallarında da yazarın kendi hayatından kesitlerin bulunduğu acıklı kurgulara çokça rastlıyoruz. Ama Andersen’e yine de çok şey borçluyuz. Hayal dünyamızı uyaran onlarca masal ve iflah olmaz hayalperestler olmamıza sağladığı katkılar için.
Masalın diğer adı “Paylaşmak” olmalı bence. Hayat paylaştıkça güzelleşiyor. Andersen’in babasından dinlediği masallardaki o güzel paylaşımlar sayesinde, hayallerine çabayı ekleyen bir adamın masalı güzel bitiyor. Bu akşam yatmadan önce bu duygularla bir masal uydurun ya da okuyun çocuğunuza olur mu? Mutlu bir masalın mutlu kahramanları olalım çocuklarımızla birlikte. Bir de selam çakalım Andersen’e, içinde gülücükler olan…
[KTU / ID-5751]Quelle: kA