Kitapta yer alan referandumlar, İsviçre’nin sosyal, ekonomik ve politik yapısını dönüştüren önemli kararları içeriyor. Örneğin, 1877’de kabul edilen Fabrika Yasası, çocuk işçiliğini yasaklayarak ve çalışma saatlerini sınırlandırarak Avrupa’da çalışanların haklarını koruma konusunda öncü bir adım oldu. Yine, 1898’de demiryollarının devletleştirilmesi yönünde alınan karar, İsviçre Federal Demiryolları’nın (SBB) doğuşuna yol açtı ve ülkenin modernleşmesine büyük katkı sağladı.
Bazı referandumlar sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal hayatı da derinden etkiledi. 1971’de kadınlara oy hakkı verilmesi, o dönem yoğun tartışmalara neden olsa da, bugün İsviçre demokrasisinin temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Yine 1992’de Avrupa Ekonomik Alanı’na (EWR) katılımın reddedilmesi, İsviçre’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde hala etkisini sürdüren bir dönüm noktası oldu.
Kitapta ele alınan referandumlar, halkın doğrudan katılımıyla alınan kararların sadece o dönemi değil, gelecek kuşakları da etkilediğini gösteriyor. Yazarlar, günümüzde doğrudan demokrasinin daha karmaşık hale geldiğine dikkat çekiyor: “Günümüzde daha fazla yasa ve yönetmelik çıkarılıyor, bu da seçmenlerin sorumluluğunu artırıyor.”
Kitap, referandumların öncesi, süreci ve sonuçlarını detaylı bir şekilde ele alarak doğrudan demokrasinin işleyişine ışık tutuyor. Ancak bunu yaparken resmi bir dilden uzak duruyor ve okuyucuyu sıkmadan bilgi aktarmayı başarıyor.