Haber Arama
Haber Yada Kategori Arayın...
Sinema
Fransız Sineması sömürge geçmişiyle yüzleşiyor
Yıllar boyunca Fransa’nın sömürge geçmişine dair hikâyeler sinemada büyük ölçüde görmezden gelindi. Ancak son yıllarda bu yaklaşım değişmeye başladı ve yeni bir sinemacı kuşağı, bu hassas konuları beyaz perdeye taşıyor.

Paris’te güneşli bir pazar öğleden sonrası… Dolu bir sinema salonunda alkışlar yükseliyor. İzleyiciler, az önce sona eren film için büyük bir takdir gösteriyor. Bu film ne bir süper kahraman yapımı ne de gişe rekorları kıran bir komedi. Konusu, Martinik doğumlu psikiyatrist ve antikolonya­lizm ile Panafrikanizm’in öncülerinden Frantz Fanon’un hayatına odaklanıyor.

Guadeloupe’lu yönetmen Jean-Claude Barny tarafından çekilen Fanon adlı film, 1950’lerde Cezayir’in bağımsızlık mücadelesine destek veren Fanon’un Cezayir’de geçirdiği dönemi anlatıyor. Film, uzun süredir Fransa’nın sömürgecilik ve kölelik tarihine mesafeli duran Fransız sinemasında cesur bir adım olarak öne çıkıyor.

Yeni kuşak sinemacılar öne çıkıyor

Sinemanın 130. yılı kutlanırken, Fransız sinema sektörü de geçmişiyle yüzleşme sürecine girmiş durumda. Son dönemde, kökenleri sömürge coğrafyasına dayanan ve bu tarihsel bağlamı kendi hikâyelerinde işleyen yönetmenler dikkat çekiyor.

Sinema araştırmacısı Régis Dubois, artık bu geçmişten gelen azınlık gruplarına mensup kişilerin yönetmenlik koltuğuna oturabildiğini ve Fransa’da siyahların sinemadaki temsiline dair bir kitap kaleme aldığını belirtiyor.

Sektör sadece yönetmenlik alanında değil, yapımcılıkta da dönüşüm yaşıyor. 2022 yılında Cannes Film Festivali’nde gösterilen savaş draması Baba ve Asker, Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız ordusunda savaşmak üzere zorla askere alınan Senegalli askerlerin öyküsünü anlatıyor. Filmde Omar Sy ve Alassane Diong rol alırken, Sy aynı zamanda filmin yapımcılığını da üstleniyor.

Fanon filminin yapımcısı Sébastien Onomo, “Farklı dünyaları gören ve alışılmış anlatıların dışına çıkan yazarlarla çalışarak insanların hayal dünyasını şekillendirme şansına sahibim,” diyor.

2024 yılında, Mauritius’taki kaçak köleleri konu alan Zincirsiz ve Efendisiz (No Chains No Masters) adlı film, birçok okulda öğrencilere gösterildi. Aynı yıl, Mati Diop’un Benin’e iade edilen kraliyet hazinelerini konu alan belgeseli Dahomey, Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü kazandı ve César Ödülleri’ne aday gösterildi.

Yıllarca görmezden gelinen bir tarih

Fransız sinemasında kölelik ve sömürgecilik uzun süre tabu konular arasında yer aldı. Bu temalarda üretilen az sayıdaki film ise ya düşük bütçeliydi ya da sadece televizyon için hazırlanmıştı.

Régis Dubois, “Kölelik Fransa'nın ulusal anlatısıyla örtüşmüyor. Fransa kendisini Aydınlanma düşüncesi ve 'özgürlük, eşitlik, kardeşlik' ilkeleriyle tanımlar. Bu nedenle sömürgecilikle yüzleşmek utanç verici, rahatsız edici ve acı verici olarak görülüyor,” diyor.

Amerika Birleşik Devletleri, sömürgecilik ve ırkçılıkla ilgili geçmişiyle yüzleşmede sinemayı daha etkin bir araç olarak kullanıyor. 2014 yılında En İyi Film Oscar’ını kazanan 12 Yıllık Esaret (12 Years a Slave) ya da 1970’lerde büyük yankı uyandıran Roots dizisi bu türün önde gelen örnekleri arasında yer alıyor.

Yapımcı Onomo, “Hâlâ daha geniş kitlelere ulaşmayı umuyoruz. Bu çaba sürmeli. Böylece bu hikâyelerin yalnızca kültürel açıdan değil, ekonomik anlamda da değerli olduğunu gösterebiliriz,” dedi.

Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Reklam Banner
Diğer Haberler
Yükleniyor
Yükleniyor
2025
Pusula Swiss – Tüm hakları saklıdır.
Özel Haber
Etkinlik
Anasayfa
Yazarlar
Video